Bağdat'ta bir yıl sonra...
20 Mart 2004O günün üzerinden bir yıl geçti. Ancak Irak, istikrardan da özgürlükten de hala çok uzak. Aradan geçen zamanda bazı gelişmeler de yaşandı. Uzun tartışmaların ardından geçici anayasa konusunda uzlaşma sağlandı, önümüzdeki yıl serbest seçimlerin yapılması karara bağlandı. Diğer yandan ise işgal güçleri her gün saldırılara hedef oluyor, ülkede güvenlik hala sağlanabilmiş değil. Iraklılar’ın günlük yaşamında da vadedilen iyileşme gerçekleşmedi.
Mahalli komiteler oluşturuldu
Saadum sokağının etrafını çevreleyen şehir merkezindeyiz. İşgal güçleri Saddam Hüseyin’in devrilişinin ardından şehirde toplam 88 tane mahalli komite oluşturdu. Merkez bölgeden sorumlu komiteye vatandaşlar tarafından seçilen Abdül Rahim el Hilu’yu bürosunda ziyaret ediyoruz. El Hilu, sade bir odada vatandaşların bürokratik işlerini hallediyor.
İçeriye giren kadın, oğlu için kimlik başvurusunda bulunmak istiyor ve oğlu için iş arıyor. Oğlunun 9 Nisan’da kameraların, uluslararası kamuoyunun gözleri önünde El Fardos meydanında Saddam heykelinin kaidesinden sökülmesine yardım ettiğini belirterek, oğlunun hala işsiz olduğundan şikayet ediyor. Saddam’ın devrilişinin ardından hiçbir şey değişmediğinden, mahalli komitenin isim kaydetmekten başka hiçbir şey yapmadığından yakınıyor.
El Hilu ise herşeyin tepeden geldiği eski sistemin tam tersine şimdi mahalli komiteler aracılığıyla demokrasinin tabandan geldiğini belirtiyor. Yeni sistemde herkesin özel işleriyle ilgili başvuruda bulunabildiğini, bu başvuruların sonra, üyeleri mahalli komiteler tarafından seçilen bölge konseyi üzerinden belediyeye aktarıldığını anlatıyor. Ancak güvenlik konusunda yapılabilecek birşey yok. El Hilu asayiş konusunun tamamen Amerikalılar ve müttefik güçlerin elinde olduğunu belirtiyor ve sınır kontrollerinin çok geç başlatılması nedeniyle teröristlerin Irak’a girişine engel olunamadığını söylüyor.
Göstermelik sistem
ABD’nin Irak’ta kurmaya çalıştığı demokratik sistemden bir temsilci bu açık eleştiride bulunuyor. Amerikan sivil yönetimi ile birlikte çalışan Iraklılar da sistemin göstermelik olduğu görüşünü dile getiriyor. Çünkü mahalli komitelerin gerçekte hiçbir söz hakkı yok.
İşleri nedeniyle bakanlıklara girip çıkan Iraklılar’ın çoğu Bağdat’taki bakanların da demokrasi açısından fazla gelişmedikleri görüşünde. Bakanlıkların, eski yönetim konseyi ile aynı nispi temsil usulüne göre oluşturulduğu şikayetinde bulunuyorlar. Yani Şii, Sünni ve Kürtler’e sandalye garantileyen bir sistem.
Bakanlar kadrolaşıyor
Atamaların ardından bakanların çoğunun bakanlıktaki görevlere kendi tabanlarından kişileri getirdikleri ve eski, tecrübeli memurların işten çıkarıldığı belirtiliyor. Bakanlar bu suçlamayı geri çevirse de eleştiriler durulmuyor.
Bunun nedeni oldukça basit. Bakanlar atandı, ama yardımcıları atanmadı. Örneğin başlangıçta Kürt Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari’ye bir Şii ya da Sünni yardımcı atanabilirdi, ama bu yapılmadı. Bizzat dışişleri bakanı yardımcılığı için zamanında adı geçen Hamid el Bayati bu konuda şunları söylüyor:
”Bakanlar, bakan yardımcılığı için adaylarını gösterdiler, ama yönetim konseyi tarafından kabul edilmedi. Yönetim Konseyi üyeleri kendi adaylarını atadı. Bunun üzerine bakanlar Amerikalı sivil yönetici Paul Bremer’e şikayette bulundu. Bremer karar verecekti, ama geçici anayasa ile o kadar meşguldü ki, şimdiye kadar bir karar çıkmadı. Bu gecikme gerçekten büyük bir zarara yol açtı.’’