1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Basın özeti

Murat Çelikkafa25 Ekim 2007

Türkiye’nin, Kuzey Irak’taki PKK mevzilerine olası askeri operasyonu ve bunun doğurabileceği sonuçlar, 25 Ekim 2007 tarihli Alman gazetelerinde çeşitli boyutlarıyla geniş bir şekilde ele alınmaya devam ediliyor.

https://p.dw.com/p/BwNG
Fotoğraf: dpa

İlk yorumumuzu Thüringer Allgemeine gazetesinden aktarıyoruz:

“AB tarafından da terör örgütü olarak nitelendirilen PKK’nın, Türk askerlerine yönelik saldırılarının yolaçtığı acı çok büyük olmakla birlikte, yine de Türk tanklarının Kürt köylerinde arz-ı endam etmesi durumunda, zaten şiddete meyilli olan fanatiklerin ekmeğine yağ sürülmüş olur. Diğer yandan PKK mevzilerinden Türkiye’ye yönelik yapılan saldırılar, ABD ve Irak hükümetleri tarafından engellenmediği sürece, Türkiye’nin askeri bir çözümü siyasi çözüme tercih edebileceği tehlikesi de artarak devam edecektir.“

Ulm’de yayımlanan Südwest-Presse ise konuyla ilgili yorumunda, Güneydoğu Anadolu’yu “Kürdistan’ın bir parçası“ olarak nitelendiriyor:

“PKK, uzun vadede kimseye rahat veremecektir. Neticede varoluş nedeni, Kürdistan’ın Türkiye bölümünde halihazırda varolan Türk hakimiyetini bertaraf edip, burayı kendi yönetimi altına almaktır. Türkiye, Irak’ta yavaş yavaş işler hale getirilen bir Kürt yapılanmasının oluşturulmasını endişeyle izliyor. Çünkü bu, Türkiye’deki Kürtlerin de ağzını sulandırabilir. Bu bakımdan, PKK’nın Irak üzerinden gerçekleştirdiği saldırılarını sürdürmesi, Kuzey Irak’taki Kürtlerin destabilize edilmesi ve eski Osmanlı toprakları Kerkük ve Musul’daki petrol yataklarına doğru ilerlenmesi için iyi bir gerekçe oluşturabilir.“

Başkentte çıkan Berliner Zeitung ise konuyu farklı bir açıdan ele alıyor ve Türkiye’nin kendine yeni bir yön çizmeye çalıştığı saptamasını yapıyor:

“Bugünlerde bir yön belirleme tartışması sürüyor: Eğer Türkiye bölgesel bir güç durumundaysa, hangi ittifaklar içinde bulunması ve hangi tarafa yönelmesi Türkiye’nin etkisini daha da artırır? ABD’nin işgalci bir politika benimsemesi, Türkiye için bu noktada önemli bir sorun. Zira Ankara, bölgenin istikrarlı bir yapıya kavuşmasından kazançlı çıkan tarafların başında gelecektir. Rusya mı? Çin mi? Yoksa Hindistan mı? İşte bu seçenekleri tartışan Türkiye’de yeni ve temel bir yönelim içine girilmesi kuvvetle muhtemel görünüyor.

Son olarak Luxemburger Wort gazetesinden bir yorum aktarıyoruz. Gazete, son gelişmeler ışığında Türkiye’nin AB üyelik sürecini değerlendiriyor:

“Gerek Kıbrıs konusundaki çözümsüzlük, gerek PKK’nın son saldırıları gerek Ermenistan’la ilişkilerdeki gerginlik, günümüz Türkiyesi’nin, bünyesindeki farklı halk gruplarıyla normal bir ilişki kurmaktan henüz çok uzak olduğnu gösteriyor. Ancak bu, Ankara ile üyelik müzakerelerinde şüphe ve endişeye kapılınmasını da gerektirmiyor. Aksine; Avrupa açısından bakıldığında, Türkiye’deki reform sürecini etkin bir biçimde desteklemek için müzakere sürecinden daha uygun bir vasıta bulunamaz.“