Barış imzacısı akademisyenlere hapis baskısı
18 Nisan 2018"Önceki duruşma 6 Nisan'daydı. Karar duruşması ise 21 Haziran'da. Orada ceza alacağım. 1 yıl 3 ay hapis cezası verecekler."
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde araştırma görevlisi olarak çalışırken, 15 Temmmuz 2016'daki darbe girişiminin ardından ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerden (KHK) biriyle kamudan ihraç edilen Emre Tansu Keten, kendisi gibi onlarca akademisyenin yargılandığı davalardan çıkacak sonucun böyle olacağını söylüyordu.
Genç akademisyen Keten, 10 Ocak 2016'da "Bu suça ortak olmayacağız" başlığıyla yayınlanan ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki çatışmaların sona erdirilmesini isteyen bildiriye imza atan 1100'den fazla akademisyenden biri. Sonradan sayısı 2 bini aşan imzacı akademisyenlerden yüzlercesi, KHK'larla işlerinden edildi.
185'i ise Keten gibi, geçen Aralık ayından bu yana İstanbul'daki ağır ceza mahkemelerinde açılan davalarda "terör örgütü propagandası" yapmak suçlamasıyla yargılanıyor. Aynı bildiri üzerine attıkları imzalara karşın, davalar birleştirilmiyor. Akademisyenler, tek tek ya da ikişer-üçer ayrı ayrı yargılanıyor.
Bugüne kadar en az 10 akademisyene verilen 1 yıl 3'er aylık hapis cezaları, hükmün açıklanması geri bırakılarak ertelendi. Galatasaray Üniversitesi'nden Profesör Füsun Üstel'in aynı orandaki cezası ise, "hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını talep etmediği" gerekçesiyle ertelenmedi. Dava şimdi, bir üst mahkemede.
"Barış İçin Akademisyenler" diye anılan bu akademisyenler, imzacısı oldukları bildiri yayınlandığı andan itibaren ağır baskılarla karşı karşıya. Başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, iktidarın üst düzey yetkilileri tarafından kullanılan "aydın müsveddeleri", "karanlık", "alçak" ve "akademik terörün aktörü" gibi ifadelerle hedef haline getirildiler. Sabaha karşı yapılan ev baskınlarıyla gözaltına alınanlar oldu. 4 imzacı akademisyen, yaşadıkları baskıyı anlatan bir basın toplantısı düzenledikten sonra tutuklandı, 40 gün cezaevinde kaldı. Bir organize suç örgütü lideri, bu akademisyenlerin "kanıyla duş almak"tan bahsetti.
Fincancı: Doğruyu söylediğimiz için bunlar yaşatılıyor
Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı, İstanbul Üniversitesi'nden Profesör Şebnem Korur Fincancı, bildiriye imza attığı için yargılananlardan. İhraçlar, davalar, gözaltılar, tutuklamalar ve üniversitlerde açılan soruşturmalar nedeniyle, "Barış isteyen, insandan yana tutum alan akademisyenlere yönelik çok yoğun bir saldırı olduğu söylenebilir" diyor.
Fincancı'nın "Barış istediğiniz için hapse girmekten endişeli misiniz?" sorusunu, "Bu dönemde, böyle bir süreçte biz doğruyu söyledik. Doğruyu söylediğimiz için bunlar yaşatılıyor. Bunları endişe ile karşılamak söz konusu değil, en azından benim açımdan" diye yanıtlıyor.
Profesör Fincancı, tek endişesinin, KHK'larla atılmış genç akademisyenlerin başka bir yerde iş bulma olasılığı olmamasından kaynaklandığını belirtiyor.
Emre Tansu Keten, Fincancı'nın bahsettiği genç akademisyenlerden. 4 yıl çalıştığı üniversiteden ihraç edilmiş olsa da, basın etiği konulu doktora tezini tamamlamaya ve yeni makalelerle akademik çalışmalardan kopmamaya çalışıyor. "Sadece artık maaş almıyorum, o kadar" diyor. Editörlük, rapor yazma ve projeler bazında parça başı işlerle geçimini sağlama çabasında.
"Sonuçta işsiz kalıyorsunuz" diyor Keten, "ve 'KHK'lı olduğunuz' Sosyal Güvenlik Kurumu numaranızda da yazıyor. Bir işe başvurduğunuzda, sigorta numaranıza baktıklarında bunu görüyorlar. O yüzden, düzenli bir işe girmek imkansız gibi."
"Bilimsel raporları isimsiz yayınlattım"
Profesör Kuvvet Lordoğlu, Kocaeli Üniversitesi'nden ihraç edilen barış imzacısı akademisyenlerden. "Bu süreçte bir çok ayrımcılığa uğradık. Yurt dışına çıkma hakkımız elimizden alındı, en önemlisi buydu. Çünkü, benim ve arkadaşlarımın bir takım bursları vardı yurt dışında. Bunları kullanamıyoruz" diyor.
Lordoğlu, özel üniversiteler ve kamu kurum ya da kuruluşlarının ihraç edilen akademisyenlerle hiçbir şekilde temas etmek istemediğini ve dışladığını anlatıyor. "Bu nedenle, bazı bilimsel raporlarımı kendi ismimle değil, isimsiz olarak yayınlatmak durumunda kaldım" diyor.
Profesör Lordoğlu, daha önce yayınlanmış bilimsel kitapların yeni baskılarından ihraç edilen akademisyenlerin makalelerinin çıkarıldığını, bu amaçla editörlere baskı yapıldığını söylüyor.
Lordoğlu ve Kocaeli'deki barış imzacısı yaklaşık 20 akademisyen bilimsel çalışmalarına, Kocaeli Dayanışma Akademisi adıyla kurdukları inisiyatifle devam ediyor. Burada verdikleri seminerlere son olarak geçen Şubat ayında "Hayat Bilgisi Okulu" adlı bir çalışma eklendi. Bu okulda, 12 haftalık dersler ücretsiz olarak katılımcılara sunuluyor.
Barış imzacısı akademisyenlerin, OHAL sürecinde üniversitelerden ihraç edilen 4 binden fazlası gibi işlerine geri dönebilmelerinin en kısa yolu, fiilen geçen Aralık ayında çalışmaya başlayan OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu'ndan geçiyor.
Ancak, komisyonun geçen hafta açıkladığı verilere göre, 108 binden fazla başvurudan bugüne kadar 12 bini hakkında karar çıktı. Bunlardan 9 bin 700'ü ret ile sonuçlandı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de, ihraçlar nedeniyle kendisine yapılan başvuruların kabulü için, bu komisyonun kararı ve ardından gelecek mahkeme sürecinin tamamlanmasının beklenmesi gerektiği görüşünde. Bazı hukukçulara göre, AİHM de dahil edilirse, bu süreç en az 10-15 yıl sürebilir.
Genç akademisyen Keten, ne ihraçların, ne de yargılanmalarının hukuki olduğu görüşünde. "Siyasi bir karar bu" diyor Keten, "O yüzden, ancak siyasi olarak düzeltilebilir."
Profesör Lordoğlu ise, bu sürecin geçici olduğunu düşündüğünü söylüyor ve ekliyor, "Karamsarlığa kapılmadan, sonunu görmeyi istiyorum ve tercih ediyorum."
Kürşat Akyol
© Deutsche Welle Türkçe