“Barut fıçısı Türkiye"
13 Ekim 2015Almanya Başbakanı Angela Merkel'ın pazar günü Türkiye'yi ziyaret edeceği açıklandı. Merkel'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu ile de görüşmesi bekleniyor. Münih’te yayımlanan Münchner Merkur gazetesi konuya ilişkin yorumunda şu görüşlere yer veriyor:
“Erdoğan’ın tavırlarına yöneltilen eleştiriler ne kadar doğru olursa olsun, Almanya Başbakanı Alman muhalefetinin bu konudaki uyarılarını dikkate almamakla doğru bir iş yapmış oluyor. Ortadoğu’daki dramatik durumun, kendi kendimize koymak istediğimiz diyalog yasağı gibi yasaklara tahammülü yok! Şimdi zaman gerçekçi politikacıların zamanıdır. Burada önemli husus, Merkel’ın Ankara’daki hükümete hangi tavizleri vermesinin daha doğru olacağı konusudur. Hemen verilecek yanıt, ‘Çok fazla taviz vermemeli’ olacaktır. Ancak seçim kampanyası içinde olan Erdoğan batının nasıl bir zorluk içinde olduğunu biliyor, onun için de bunun olası bedelini yukarı çekmeye çalışıyor. Yani poker oyunu daha yeni başlıyor.”
Handelsblatt gazetesinin internette yayınlanan “Barut Fıçısı Türkiye – Bir türlü huzura kavuşmayan ülke” başlıklı, Ozan Demircan imzalı bir yorumda ise Ankara’daki katliamın ardından Milli İstihbarat Teşkilatı MİT’e yönelik eleştirilerin yoğunlaştığı, zira teşkilatın bu saldırıdan haberi olması gerektiği satırları yer alıyor. Yorumun devamını özetle sunuyoruz:
“Türkiye şu sıralarda dışarıdan etki edilmesi zor bir barut fıçısı konumunda. Toplum derin biçimde bölünmüş durumda. Halkın yarısı Erdoğan’ı ülkenin en iyi, diğer yarısı ise en tehlikeli cumhurbaşkanı olarak görüyor. Muhalefet politikacıları ve gazeteciler ise devletin son saldırıdan ne ölçüde haberi olduğunu sorguluyor. HDP lideri Demirtaş hükümetin bu saldırıda sorumluluk payı olduğunu belirtiyor. Bu arada Milli İstihbarat Teşkilatı MİT’in bu saldırıdan haberdar olduğunu iddia edenler de var. MİT bütçesinin 10 yıl içinde beş kat büyüdüğü, gelecek yıl içinde de yüzde 36 oranında artırılmasının planlandığı resmi gazeteden bildiriliyor. Bu durumu gören birçokları, saldırganların kimliğinin belirlenmesinde hükümetin neden bu kadar zamana ihtiyaç duyduğuna anlam veremiyor. Başbakan Davutoğlu, ‘Elimizde zanlılara ilişkin güncelleştirilmiş listeler mevcut, ama bu zanlılara karşı ancak bir suç işledikleri takdirde girişimde bulunabiliriz' diye konuşuyor.”
Alman gazetelerinde yoğunlukla ele alınan başka bir konu da Amsterdam – Kuala Lumpur seferini yaparken Ukrayna'da füzeyle düşürülen Malezya Havayolları'na ait yolcu uçağıyla ilgili nihai rapor. Hollanda'nın hava güvenliğinden sorumlu kuruluşu Güvenlik Araştırma Konseyi tarafından hazırlanan raporda, Malezya uçağını Rus yapımı bir füzenin vurduğu yer alıyor. Freiburg'da yayımlanan Badische Zeitung'un yorumuna bakıyoruz:
“Tüm acı ve öfkeye rağmen yetkililer Rus mahkemelerinin önyargılı etkileme girişimlerine de aldırmadan örnek bir soruşturma yürüttüler. Eldeki birçok işaret Ukrayna'daki Moskova yanlısı ayrılıkçı güçlerin Malezya uçağını vurduğunu gösteriyor. Ancak olaydaki sorumlulukları kanıtlanıncaya kadar masumiyet karinesi geçerlidir. Putin'in uyguladığı engelleme taktiklerinin yardımıyla suçluların suçunun hiçbir zaman kanıtlanması mümkün olmayabilir. Eğer böyle bir durum olacak olursa ve batı kendi değerlerini ciddiye alacaksa, o zaman bu durumu sineye çekmesi gerekecektir.”
İsrail'de dün (13.10.) düzenlenen 4 ayrı saldırıda iki İsrailli hayatını kaybetti, 30 İsrailli de yaralandı. Saldırıyı düzenleyen Filistinlilerden biri öldürülürken, diğerleri yakalandı. Stuttgarter Nachrichten gazetesi konuyu yorum sütunlarına taşımış:
“İsrail Başbakanı Netenyahu bu kanlı eylemlere tepki verecektir. 13 aydan bu yana devam eden terör eylemlerinden sonra İsrail'in vereceği tepkiye karşı Almanya'da yine sokaklara dökülecekler olacak ve İsrail'in Filistin'de kan dökmesine bir son vermesi talep edilecektir. Ancak bu çifte standart ile yola çıkıp, bu gibi taleplerde bulunanlar, kin ve Yahudi karşıtlığının ortaya çıkmasına çanak tutmuş olacaklardır.”
© Deutsche Welle Türkçe
Derleyen Çelik Akpınar