Barolar Cumhurbaşkanlığına karşı dava açtı
22 Mart 2021İstanbul Barosu'nun ardından Ankara, Antalya ve Mersin baroları da, Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesinden çekilmesine yönelik Cumhurbaşkanlığı Kararnamesine karşı Anayasaya aykırılık iddiası ve yürütmenin durdurulması istemiyle başvuruda bulundu.
Danıştay Başkanlığına gönderilmek üzere İstanbul Nöbetçi İdare Mahkemesine yapılan başvuruda kadına yönelik şiddetin bir insan hakları ihlali, İstanbul Sözleşmesinin de şiddeti önleme ve şiddetten koruma amacıyla düzenlenen temel bir insan hakları sözleşmesi olduğu kaydedildi.
"Sözleşme kanun hükmünde"
Dilekçede "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz" şeklindeki Anayasa'nın 90/5. Maddesine, "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır" şeklindeki ek maddeye işaret edildi.
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile düzenlenemeyecek alanlar
Başvuruda ayrıca "Cumhurbaşkanı, yürütme yetkisine ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir. Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevler Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemez. Anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz. Kanunda açıkça düzenlenen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde, kanun hükümleri uygulanır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin aynı konuda kanun çıkarması durumunda, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hale gelir" şeklindeki Anayasa’nın yürütme yetkisine ilişkin 104/17. Maddesine atıfta bulunuldu.
"Temel hak ve hürriyetler ancak kanunla sınırlanabilir"
Usulüne uygun bir şekilde yürürlüğe girmiş bir uluslararası sözleşme olan İstanbul Sözleşmesinin Cumhurbaşkanlığı Karanamesi ile "feshedilmesinin", Anayasanın temel hak ve hürriyetlerin ancak kanunla sınırlanabileceğine ilişkin 13. maddesine ve Cumhurbaşkanının uluslararası andlaşmaları onaylayabilmesini TBMM'nin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlayan Anayasa'nın 90/1. maddesine aykırı olduğu belirtildi. Dilekçede fesih kararının bu nedenle fonksiyon gasbı niteliğinde ve yetki yönünden hukuka aykırı olduğu kaydedildi.
"Yok hükmünde"
Anayasa’nın 90/1. maddesi uyarınca kabul edilen uluslararası sözleşmelerin Cumhurbaşkanlığınca feshine ilişkin verilmiş bir yetki bulunmadığına dikkat çekilen dilekçede yasama yetkisinin de Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile verilemeyeceği belirtilerek "Bu nedenle davaya konu işlem yetki yönünden yok hükmünde olup hukuka aykırıdır" denildi.
Dilekçede, 20.03.2021 tarih ve 31429 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesinin Türkiye Cumhuriyeti Bakımından Feshedilmesi Hakkında Kararın (Karar Sayısı: 3718) yok hükmünde olduğunun tespiti suretiyle iptali ile yürütmesinin durdurulması istendi.
AYM'ye gönderilmesi talebi
İstanbul Barosu ayrıca fesih kararnamesine dayanak olan 2018 yılından kalma Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3/1. maddesinde yer alan "bunların hükümlerinin uygulanmasını durdurma ve bunları sona erdirme," hükmünün Anayasaya aykırı olması nedeniyle somut norm denetimi yapılmak üzere Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmesini talep etti.
Mersin, Ankara ve Antalya barolarından dava
Mersin Baro Başkanı Bilgin Yeşilboğaz da, İstanbul Sözleşmesi’nin bir gecede feshedilmesinin hukuken kabul edilecek bir şey olmadığını vurgulayarak "Hukuka aykırı olduğunu düşündüğümüz kararın iptali için bu davayı açmış bulunmaktayız" dedi.
Ankara Barosunun dava dilekçesinde ise Cumhurbaşkanı Kararı ile uluslararası bir sözleşmenin feshedilemeyeceği ifade edilerek "Uluslararası andlaşmalar genel, soyut, kişilik dışı kurallar tesis etmek suretiyle yasaları değiştirebildiği için de Anayasa bu kuralların istisnai durumlar dışında mutlaka onay kanunu ile uygun bulunması şartına bağlamıştır. Yasama organı bir sözleşmenin içeriğini değiştiremeyeceği için bir onay kanunu sadece andlaşmanın ulusal hukukta değişiklik yapmasına izin verilmesi ile sınırlıdır. Bununla birlikte, onay yasası yasama organının yasalarda değişiklik yapılmasına onay verdiği anlamına gelmekte ve böylece meclis iradesinin bu yönde tecelli ettiğini göstermektedir" ifadeleri yer aldı.
Antalya Barosundan yapılan açıklamada da, "Uluslararası sözleşmeler ve Anayasayla güvence altına alınan ve insan onurunu somutlaştıran hak ve özgürlüklere aykırı olan, kendi Anayasa hukukumuzu bile ihlal eden dava konusu Cumhurbaşkanı kararına karşı, demokrasi, hukuk devleti ve insan hakları uğruna mücadelemiz sürecektir" denildi.
İstanbul Sözleşmesi olarak anılan "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi"ni Türkiye 11 Mayıs 2011'de imzalayan ilk ülkeler arasında yer almış, Sözleşme 24 Kasım 2011'de TBMM'de onaylanmış ve 1 Ağustos 2014'te yürürlüğe girmişti.
DW/BK,JD
© Deutsche Welle Türkçe