Babacan muhalefete güç katacak mı?
28 Kasım 2019AKP’nin kurucu isimlerinden olduğu kadar, AKP hükümetlerinin ‘ekonomi patronu’ olarak da hatırlanan Ali Babacan’ın, yeni partisinin kuruluşunun Aralık sonunda gerçekleşeceğini duyurması Ankara’da siyasetin gündemine oturdu.
Babacan’ın "ülke karanlık bir tünelde” diyerek, iktidardaki AKP’ye açıkça muhalefet edeceklerini anlatması ve temel sorunları “korku iklimi, hak ve özgürlüklerde gerileme, ekonomide darboğaz” başlıklarında özetlemesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a karşı muhalefet cephesine ne kadar güç katabileceği sorusunu da gündeme taşıdı.
Babacan’ın başkanlık rejimine karşı dururken, Türkiye’de güçlendirilmiş bir parlamenter sistemi savunacağını açıklaması, hukukun üstünlüğünün korunmasını öncelikli hedef olarak göstermesi en çok ana muhalefet partisi CHP'de ses getirdi.
"AKP'ye ve tek adam rejimine itiraz”
CHP TBMM Grup Başkanvekili Özgür Özel, DW Türkçe’ye konuşurken AKP içinden partinin “pek çok yanlışında yer almış” kişilerin özeleştiri niteliğinde partiden ayrılmalarının ve sistemi eleştirmelerinin her şeyden önce demokrasi açısından çok önemli olduğunu belirtiyor. “Ne kadar çok muhalefet partisi olursa demokrasi için o kadar iyidir” diyen Özel, sözlerini “Alternatif ses çıkaranların susturulmaya çalışıldığı bir dönemde farklı ses sayısının artmasını çok önemsiyoruz” diyor.
Özel, Babacan ve Davutoğlu’nun kuracağı partilerle işbirliğine nasıl yaklaştıkları konusunda temkinli konuşmayı tercih ediyor. Özel, “Temel zorluğumuz, Türkiye’nin içine düştüğü ekonomik ve sosyal darboğazda onların da büyük katkısının olması” dese de, cümlesini “AKP’ye ve tek adam rejimine itiraz edenlerin kuvvetler ayrılığı, güçlendirilmiş parlamenter sistem ve hukukun üstünlüğünün sağlanması paydalarında ortak söylem geliştiren herkesle ve her yeni oluşumla bu doğrularda buluşmaktan kaçınmayız” sözleriyle tamamlıyor.
CHP’nin hiçbir şekilde umudunu yeni partilere bağlamadığını, bağlamayacağını vurgulayan Özel, Türkiye için ufukta bir erken seçim görünüp görünmediği konusunda da “Erken seçim kararı AKP ikna olmadan mümkün görünmüyor teknik olarak. Aslında en doğrusu; AKP’nin elinde bulundurduğu yetkiyle sorunları çözmesi ya da çözemediğini görüp çekip, gitmesidir” yorumunu yapıyor.
“Muhalefetin nefes alanı genişliyor”
HDP Sözcüsü Saruhan Oluç, HDP’li 24 belediye başkanlığına kayyum atandığını hatırlatırken Türkiye’de “seçim hukukunun hiçe sayıldığını” Ali Babacan’ın da açıkça gördüğüne dikkat çekiyor. Babacan ve Davutoğlu’nun parti kurma girişiminin AKP’de ‘büyük tedirginlik’ yarattığını gözlemlediklerini anlatan Oluç, “AKP iktidarının toplumsal ve siyasal muhalefete göz açtırmadığını AKP’den ayrılan isimler de dile getiriyorsa, bunun demokrasi adına önemli olduğunu söylememiz gerekir. Yeni partiler, toplumsal ve siyasal muhalefetin nefes alanlarının genişleyeceği adımlar atacak görünüyor” diyor.
Oluç, AKP’nin uygulamaya çalıştığı cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi yerine güçlü parlamenter sistemi savunan cephenin genişlemesinin Türkiye adına ‘iyiye işaret’ olarak görülmesini istiyor. Oluç, “Biz, demokratik meşruiyetini yitirmiş iktidar karşısında erken seçimin tek çıkış yolu olacağı düşüncemizi koruyoruz. Türkiye, erken seçim için geri sayıyor” diyor.
“Gecikmiş hamle”
İyi Parti cephesinde Babacan ve Davutoğlu’nun ‘gecikmiş bir hamle’ yaptığı ancak vakit kaybetmeden parti kadrosu ve programı konusunda politik çizginin belirlenmesi gerektiği değerlendirmesi yapılıyor.
İyi Parti Genel İdare Kurulu Üyesi Aydın Sezgin DW Türkçe’ye “Biz ceberrut AKP’ye karşı direnirken, onlar neredeydi, mağarada mıydı, diye sormadan edemiyoruz. İnsan hakları ve özgürlüklerin korunmasına, tek adam rejimine karşı konulmasına öncelik verilmesi önemli ama Babacan’ın bir an önce neyi, nasıl yapacağı konusunda somut açıklamalarda bulunması gerekiyor” diyor.
“Erdoğan zora giriyor”
Kamuoyu araştırmacısı Özer Sencar DW Türkçe’ye “İktidardaki 17 yıllık AKP’den iki yeni parti birden çıkıyor” derken, özellikle “Erdoğan karşıtlığı” noktasında çok kritik zamanlarda birleşen muhalefet cephesinin bu kopuşlarla güçleneceğini öngörüyor.
AKP genel başkanlığı ile cumhurbaşkanlığı görevini birlikte yürüten Erdoğan’ın, MHP ile birlikte oluşturduğu Cumhur İttifakı’na karşın özellikle 31 Mart yerel seçimi sonrası Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük şehirleri kaybettiğini hatırlatan Sencar, muhalefet cephesinde Babacan ve Davutoğlu gibi seslerin yükselmesinin önümüzdeki süreçte Erdoğan’ı daha da zora sokabileceğini öngörüyor.
“Kadrolar, programlar açıklanmalı”
Sencar, Babacan ve Davutoğlu’nun hangi cephede yer alacaklarını, kimlerle işbirliğine açık olduklarını ortaya net olarak koymamakla birlikte CHP ve İyi Parti’nin çatısını kurduğu Millet İttifakı’na benzer nitelikte yaklaşımlar sergilediklerine dikkat çekiyor. “Babacan da, Davutoğlu da merkez partilerin merkeze yakın seçmeninden oy alacak kapasitedeler” diyen Sencar, Davutoğlu’nun AKP’nin ‘milliyetçi, dindar’ seçmeninden, Babacan’ın da ‘liberal’ seçmeninden oy koparma şansının yüksek olduğunu söylüyor.
Babacan, “Kendi partisinden savrulmuş Kürtlerden, milliyetçilerden, laiklerden de oy alabilecektir” öngörüsünde bulunan Sencar, “Ekonominin düzeleceğine dair umut ışığı görünmediğinden Erdoğan şimdilik ertelese de erken seçim 2020’de Türkiye’nin kapısını çalacaktır. Bu yüzden yeni partilerin erken kadrolarını, programlarını, tüzüklerini daha net bir şekilde kamuoyunun gündemine getirmeleri gerekiyor” diyor.
"Ayrışmayı bitirecek adım”
TOBB Üniversitesi'nden siyaset bilimci Doç. Burak Bilgehan Özpek, Babacan’ın Türkiye’deki ayrışmayı bitirecek bir adım attığını düşünüyor. Özpek “Babacan, Türkiye’deki korku iklimini yenmek için mızmızlanan bir parti profili yerine umut veren bir parti profilinin ortaya konacağının işaretlerini verdi. Yalnız, muhalefetteyken demokrat, iktidardayken ceberrut olmayacaklarına dair halka daha somut mesajlar vermeleri gerekiyor” değerlendirmesi yapıyor.
Hilal Köylü / Ankara
© Deutsche Welle Türkçe