1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Avrupa’da insan hakları için yeni düzenleme

Klaus Dahmann11 Ağustos 2004

Avrupa Anayasası, insan hakları alanında da yeni düzenlemeleri beraberinde getiriyor. Avrupa Konseyi‘nin bu konuda "en yüksek merci” niteliğini sürdürmesi için uzlaşmaya varıldı.

https://p.dw.com/p/Aahm
İnsan hakları, Avrupa Anayasası'nın ele aldığı konulardan biri
İnsan hakları, Avrupa Anayasası'nın ele aldığı konulardan biri

1949 yılında kurulan Avrupa Konseyi, Avrupa’nın birlik sürecinde ilk adımdı. 45 üyeli Avrupa Konseyi’ne, Monaco ve halen giriş müzakereleri sürmekte olan Beyaz Rusya dışında kıt’anın tüm ülkeleri üye. Avrupa Konseyi’nin ele aldığı temel konulardan biri, başından beri insan hakları oldu.

1953 yılında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi yürürlüğe girdi, 1959’da da Strasburg’daki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kuruldu. Avrupa Konseyi, insan hakları alanında ”tek” Avrupa mercii olma özelliğini yitirmek üzere. İnsan hakları, yürürlüğe girecek olan Avrupa anayayasasında, temel haklar şartı içinde yer alıyor. Böylece başlangıçta ekonomik ortaklık temeline dayanan birlik, aynı zamanda değerler birliğine de dönüşüyor. Bu gelişme nasıl sonuçlar doğuracak. Avrupa Konseyi işlevini yitirecek mi? Lüksemburg’daki AB Adalet Divanı gelecekte insan hakları alanında da karar vererek, Avrupa Konseyi’ni devre dışı mı bırakacak?

3 ayrı mahkeme

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde, savcılığa hukuksal danışmanlık yapan 8 kişilik başvukatlar heyetine geçen yıl atanan Juliane Kokott, Avrupa Birliği’nin ortak bir anayasaya sahip olmasının gerekliliğine inanıyor ve bu anayasanın temel insan haklarını da kapsamasının zorunlu olduğunu belirtiyor ve ekliyor:

"Ancak insan haklarına ilişkin kararların nasıl kabul ettirileceği sorusuna hala somut bir yanıt bulunamadı. Şu anda bu konuyla ilgilenen 3 merci bulunuyor: Ulusal mahkemeler, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Avrupa Birliği Yüksek Mahkemesi. Yani üç ayrı mahkeme, AB ülkelerinde temel haklara ilişkin davalara bakıyor. Bunun uzun vadede ideal çözüm olup olmadığını sormak gerekir. Çünkü sonuçta çelişkili yargılara varılması mümkün."

Şimdiye dek kesin olan nokta, Avrupa Konseyi’ne bağlı mahkemenin, insan hakları alanında ulusal mahkemelerin üstünde bir merci niteliğini taşıması. Ülkesindeki mahkemenin kararına itiraz eden bir kişi, insan hakları mahkemesine mahkemesine başvurabilir ve Strassburg’daki yargıçların vereceği karar geçerlidir. Ancak, temel haklar şartını da içeren Avrupa anayasası yürürlüğe girince ne olacak? AB vatandaşları insan haklarına ilişkin dava açmak üzere Lüksemburg’daki Avrupa Adalet Divanına mı başvuracak, yoksa AB ile Avrupa Konseyi mahkemeleri arasında istediğini seçme olanağına mı sahip olacak? Ya da birinin kararını kabul etmediği takdirde, diğerine mi başvuracak?

Kargaşanın önüne geçildi

AB ve Avrupa Konseyi, böyle bir karmaşaya meydan vermemek için ortak bir çözüm üzerinde uzlaşma sağladı. Avrupa Konseyi, insan hakları alanında en yüksek merci olmayı sürdürecek. Yani AB Yüksek Mahkemesi, insan hakları davalarını Strassburg’a iletecek. Bu uygulamanın hayata geçirilmesi için AB’nin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni bir bütün olarak yeniden imzalaması ve böylece Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yargıçlarının hükmüne boyun eğme yükümlülüğünü kabul etmesi gerekiyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin baş avukatlarından Juliane Kokott, bu düzenlemenin, Lüksemburg’daki mahkemenin kararına, Strassburg’daki İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde itiraz edilebileceğini söylüyor.

Avrupa anayasasının yürürlüğe girmesiyle, Avrupa Konseyi’nin işlevini yitireceğine ihtimal verilmiyor. Avrupa Konseyi’nin eski Genel Sekereti Walter Schwimmer: ”Avrupa Birliği’ni ‚küçük kızkardeşimiz‘ olarak tanımlıyorum, ve daha zengin küçük kızkardeşlerin sevilmeye değer olduğuna inanıyorum. Bu nedenle ilişkimiz mükemmel ve bunu gelecekte daha da geliştireceğiz.”