1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Avrupa kriz(ler)i nasıl yönetecek?

Andreas Becker
26 Temmuz 2022

Enerji, enflasyon, tedarik zincirleri, pandemi sonuçları... AB birçok krizle aynı anda mücadele ediyor. Geliştirilen acil eylem planlarının başarılı olup olmayacağı ise tam bir muamma. İşte AB’nin bazı çözüm girişimleri.

https://p.dw.com/p/4EdzS
Europa Flagge Montage
Fotoğraf: picture-alliance/ZB/Montage DW

Faiz artırımı

Uzun yıllar süren sıfır faiz politikasının ardından Avrupa Merkez Bankası, ana faiz oranını sıfırdan yüzde 0,5'e yükseltti. Bunu başka artışlar da takip edecek.

Bu adımın Euro Bölgesi'nde yüzde 8,6'ya fırlayan yüksek enflasyonu kontrol altına almaya yetip yetmeyeceği ise meçhul. Zira fiyat artışlarının temel nedenleri, AB'nin kontrolü dışındaki etkenler: Artan enerji fiyatları, pandeminin ardından piyasalarda ve tüketimde oluşan güçlü talebin yanı sıra Rusya'nın Ukrayna'ya karşı başlattığı savaş da enflasyonu körüklüyor. Küresel ticarette kırılan tedarik zincirleri de fiyatları artıran bir başka faktör.

Buna ek olarak, yüksek faiz oranları, kredileri daha pahalı hale getirecek ve dolayısıyla ekonomik faaliyetlerin de yavaşlamasına neden olacak.

Krize karşı koruma aracı: TPI

Sıfır faiz politikasının sona ermesi, on yıl kadar önce Euro Bölgesi'ni çöküşün eşiğine getiren bir hayaleti geri getiriyor: Üye ülkelerin farklı kredi koşulları.

Ülkeler, devlet tahvili tedavüle sokmak suretiyle mali piyasalardan borç para alır. Yatırımcıların, bir ülkenin kredibilitesine olan güveni arttıkça, o ülkenin borçları için ödemesi gereken faiz oranları da düşer. Tersine, yüksek borçlu ve zayıf ekonomili ülkeler, borç verenler tarafından adeta cezalandırılır ve daha yüksek faiz oranlarına maruz bırakılır. Ekonomi jargonunda "spread" olarak da adlandırılan bu fark, şimdi yeniden artıyor. Örneğin İtalya, on yıllığına borç almak istediğinde, bir yıl önce Almanya'dan yüzde 1,21 daha yüksek faiz ödemek zorundaydı. Şimdi bu fark neredeyse iki katına çıkarak 2,26'ya ulaştı.

Bu krizin tekrarlanmasını önlemek için Avrupa Merkez Bankası yeni bir araç oluşturdu: Tahvil alım programı TPI (Transmission Protection Instrument/İletim Koruma Aracı) ile özellikle piyasaların çok az güvendiği devletlere borç para verilmesi öngörülüyor.

Yeni aracın dezavantajı, Avrupa Merkez Bankası'nın doğrudan devlet finansmanı yapmasının yasak olması. Bu süreçte ortak bir para politikasına yönelik taleplerin ne kadar farklı olduğu bir kez daha ortaya çıkabilir ve bu da muhtemelen para birliği karşıtlarının elini yeniden güçlendirebilir.

Symbolbild Gas
Fotoğraf: Janek Skarzynski/AFP/Getty Images

Enerji için acil durum planı

Artan doğal gaz fiyatları, AB Komisyonu'nu acil bir enerji planı hazırlamaya sevk etti. Söz konusu plan, önümüzdeki kış AB'de doğal gaz tüketiminin yüzde 15 oranında azaltılmasını öngörüyor. Bu miktar eğer gönüllülük esasına göre tasarruf edilmezse, AB Komisyonu "AB alarm zilini" çalmak ve üye ülkeleri tasarruf etmeye zorlamak istiyor. Bu aynı zamanda sanayi kuruluşlarının da daha az doğal gaz tüketmesi anlamına geliyor. Alternatif enerji kaynaklarına geçiş yapan şirketler için bazı mali teşvikler planlanıyor.

Ancak acil durum planının yürürlüğe girebilmesi için AB üye ülkeleri tarafından oybirliği ile onaylanması gerekiyor. İspanya ve Portekiz şimdiden direnişe geçerek söz konusu planı reddedeceğini duyurdu.

Estland Inflation Symbolbild
Fotoğraf: Aero Vabamägi/Scanpix/IMAGO

Vatandaşlar için devlet desteği

Birçok AB ülkesi, artan enflasyon ve yüksek enerji maliyetleri karşısında vatandaşlarının üzerindeki yükü hafifletmek ve seçmenlerin öfkesini bir nebze olsun dindirmek için mali yardım paketleri hazırladı. Bunlar, vergi indiriminden elektrik faturalarında sabit oranlı indirimlere ve doğrudan nakit ödemelerinden zor durumdaki şirketlere devlet iştirakine kadar çok geniş bir yelpazeye uzanıyor.

Yardım paketlerinin büyüklüğü ve kapsamı, ülkeden ülkeye büyük farklılıklar gösteriyor. Ancak hepsinin ortak noktası, devlet bütçelerine büyük ölçüde ek yük getirmesi ve borçları daha da artırması. Tüm bunlara pandemi sürecinin getirdiği sorunlar da eklenince, devletlerin mali yükü daha da ağır hale geliyor.

AB Yeniden Yapılandırma Fonu

Korona salgınının getirdiği devasa yükün altından kalkabilmek için AB, 2020 yılında Yeniden Yapılandırma Fonu'nu oluşturmuştu. "Korona Kurtarma Fonu” olarak da adlandırılan bu oluşum, 750 milyar euroluk hacmiyle Birlik tarihindeki en büyük yardım paketiydi. Bu parayla ülkelerin pandemi ile bağlantılı ekonomik durgunluğu atlatmalarına yardımcı olunması, aynı zamanda iklim dostu ve dijital yatırımların artırılması hedefleniyordu.

Ancak AB'deki diğer pek çok krizle mücadele önlemi gibi Korona Kurtarma Fonu da AB madalyonunun iki farklı yüzü olduğunu tekrardan ortaya çıkardı. Birlik mefhumunu güçlendirmek ve toplumsal dayanışmanın gücünü göstermek isteyen AB ülkeleri, bu uğurda ilk kez borç yükününü ortaklaşa omuzladılar. Ancak diğer taraftan fonla ilgili müzakereler sırasında yaşanan şiddetli tartışma ve anlaşmazlıklar, AB ülkeleri arasındaki farklılıkların aslında ne kadar büyük olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Bir yanda anlaşmazlıklar ve diğer yanda uzlaşmalar; her ikisi de muhtemelen gelecekte AB'nin parçası olmaya devam edecek.