Avrupa durgunluk kâbusu görüyor
19 Ağustos 2011Borsalar depreme tutulmuş gibi. Yatırımcıyı bir titremedir aldı. Güvensizlik finans piyasalarından tüketiciye ve işletmeciye sıçradı. Kamu borç krizinin ekonomiyi çökertebileceği endişesi arkasında derin fren izleri bırakarak Alman ekonomik mucizesini duvara toslattı. Paniğe kapılmaya gerek olmadığını belirten ekonomistler, anormal büyümenin trend değişikliği nedeniyle yerini daha düşük oranlı büyümeye bıraktığını söylüyorlar. Ama Alman ekonomisinin yeniden resesyona sürüklenmesinin mümkün olduğunu söyleyenler de az değil.
Alman şirketleri son aylarda son derece parlak bilanço çıkardı. İmalat sanayi rekordan rekora koşuyordu. Sipariş girdileri hâlâ üretim kapasitelerinin katbekat üzerinde. Ama kriz ülkelerini kurtarma operasyonlarının hacmi genişlediği ve ortak Euro tahvili gibi formüllerin ortaya atıldığı bir dönemde, Euro Bölgesi’nin geleceğine güvenle bakmak için son derece iyimser olmak gerektiği de aşikâr.
Yatırım ve tüketim morali bozuldu
Lampe adlı Alman bankasının baş iktisatçısı Alexander Krüger, ortak para bölgesindeki borç krizinin azması yüzünden tüketici ve yatırımcının harcama planlarını ertelediğini ve şok dondurucu etkisi yapan Lehman’ın iflasını izleyen olumsuz sonuçların tekerrürünü önlemede hükümetlere büyük görevler düştüğünü söylüyor. Milli hükümetlerin ‘ev ödevlerini’ ihmal ettiklerini öne süren Commerzbank baş iktisatçısı Jörg Krämer de, ‘tırmanan borç krizinin muazzam güvensizlik yarattığını’, belirtiyor.
Almanya’nın ekonomik büyüme hızı yılın ikinci çeyreğinde bir önceki üç aylık döneme nazaran %0,1 ile adeta yerinde saydı. Japonya’daki deprem ve Kuzey Afrika’nın petrol ihracatçısı ülkelerindeki huzursuzluklar da ekonomik morali bozdu. Almanya’nın yurtiçi mal ve hizmet talebinin öncelikle tüketim harcamalarının kısılması yüzünden gerilemesi konjonktürü frenledi. Nispeten yüksek olan enflasyonun da para harcama şevkini kırdığı ifade ediliyor. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi Amerikan ekonomisinin ufkunu kara bulutların kapatması ve Amerikan Merkez Bankası’nın tarihinde ilk kez olmak üzere politika faizini en erken 2013 yılına kadar sıfır dolaylarında tutacağını açıklaması bile yetmedi. Durgunluğun nasıl aşılacağı, muamma.
Almanya Avrupa'yı sürükleyemez ise
Avrupa ekonomik konjonktürünün motoru sayılan Almanya’nın takatten düşmesi, Euro Bölgesi’nin zaten düşük olan büyüme hızına darbe indirecek. 17 Euro ülkesinin ortalama büyüme hızı yılın ikinci çeyreğinde %0,2’de kaldı. Fransa ve Portekiz sıfır büyüme kaydederken, İtalyan ekonomisi %0,3 oranında büyüdü. Fransa ve Almanya gibi ekonomik bakımdan güçlü ülkelerin de durgunluğa sürüklenmesi kamu borç krizini daha da azdıracak. Muhtaç durumdaki ülkelere yardım etme gönüllüğünün kırılacağını belirten Commerzbank baş iktisatçısı Krämer bu manzara karşısında ‘düşüş sarmalının’ hızlanabileceği uyarısında bulunuyor.
Unicredit bankasının baş iktisatçısı Andreas Rees dünya ekonomisinde ‘senkronize daralma’ kaydedildiğini, küresel küçülmenin eski sanayi ülkeleri kadar yeni gelişmekte olan ülkeleri de kapsadığını ve tecrübelere göre, en sert darbeyi Almanya gibi ihracata bağımlı olan ülkelerin alacağını söylüyor. Rees, finans piyasalarındaki çalkalanmaların Alman şirketlerinin yatırım planlarını etkileyeceğine ise şimdilik ihtimal vermiyor.
Zamanında yapılan reformlar ekonomiye yaradı
Ekonomik araştırma kuruluşları bu yıl ile ilgili büyüme hızı tahminlerini yüzde üçün altına düşürdüler. 2012 yılında ise büyüme hızının yüzde iki olması bekleniyor. Bu oranla bile, Almanya Euro Bölgesi'nin (%1,1) ekonomisi en hızlı büyüyen ülkesi olacak. Uzmanlar bunu, yüzde 1,5 ile Almanya açısından çok düşük olan Merkez Bankası faizinin büyümeye yarayacak olmasına bağlıyorlar.
Dekabank adlı bankanın baş iktisatçısı Ulrich Kater iyimserliğini kaybetmiyor. Kater, ‘Alman ekonomik mucizesi sona ermiş değil. Çünkü tek kıstas büyüme hızı değildir. İstihdam piyasasının durumu ve rekabet gücü gibi faktörlerin de göz önünde bulundurulması gerekir. Geçmişte bu alanlarda yapılan reformların ne kadar isabetli olduğu şimdi anlaşılıyor', diyor. Kater en büyük tehlikenin ‘kendiliğinden doğru çıkan kehanetten', yani, finans piyasalarındaki şiddetli çalkantıların reel ekonomi üzerinde olumsuz etki bırakmasından kaynaklanabileceği görüşünde.
© Deutsche Welle Türkçe
Harald Schmidt (dpa)/A. Günaltay
Editör: Nihat Halıcı