Asgari ücretli hangi ülkenin enflasyonuna ezdirilmedi?
26 Aralık 2024Türkiye'de asgari ücret yüzde 30 zamla net 22 bin 104 lira oldu. Yapılan zam yüzde 47 olan resmi enflasyon oranının altında kaldı. Merkez Bankası tahminleri doğrultusunda enflasyon düşmeye başlasa dahi asgari ücret iki ayda tekrar açlık sınırının altında kalacak.
Kasımda açlık sınırı Türk-İş'e göre 20 bin 562, DİSK Birleşik Metal-İş Sınıf Araştırmaları Merkezi'ne göre (BİSAM) 20 bin 967 lira.
Yeni asgari ücret rakamıyla, devletin her bir asgari ücretli için işverenlere verdiği asgari ücret desteği ise yaklaşık yüzde 43 artırılarak 700 liradan 1000 liraya çıkarıldı.
Ek zam beklentisi boş çıktı
Asgari ücret tespit komisyonunda işçi tarafının temsil eden tek sendika olan Türk-İş asgari ücret rakamının 29 bin 583 TL olmasını talep ediyordu. Türk-İş son toplantıya katılmadı ancak bir eylem kararı da almadı. Açıklanan asgari ücretle ilgili eylem planı için olağanüstü toplanan ana muhalefet partisi CHP ise cumartesi günü saat 13.00'te Ankara Tandoğan Meydanı'nda miting kararı aldı.
Açıklanan asgari ücret rakamı, DİSK, KESK gibi sendikalar ve muhalefet partilerinin tepkisini çekerken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın partisinin dünkü Meclis grup toplantısında ek zam açıklayacağı beklentisi oluştu. Ancak Erdoğan, burada yaptığı konuşmada "Çalışanlarımızı enflasyona ezdirmeme sözümüze bir kez daha sadık kaldık" dedi.
Enflasyon yüzde kaç?
Erdoğan'ın sözleri Türkiye'de enflasyonun kaç olduğu sorusunu gündeme getirdi. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) açıkladığı resmi verilere göre Türkiye'de kasım itibarıyla yıllık enflasyon yüzde 47,09, kira zamlarını belirleyen 12 aylık enflasyon ortalaması ise yüzde 60,45 seviyesinde. Sene sonu enflasyon beklentisi de son tahminlere göre yüzde 45 civarında.
Peki Erdoğan'ın "enflasyona ezdirmedik" söylemi neye dayanıyor?
Türkiye ekonomisinde bir dönem iktidarın "faiz sebep, enflasyon sonuç" önermesi üzerinden düşük faiz politikası uygulanmış, bu politika da şu anki yüksek enflasyon döneminin yapı taşlarını oluşturmuştu.
İktisatçılar Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ekonomi yönetiminin son dönemde üzerinde durduğu "beklenen enflasyon üzerinden ücretleri belirleme" stratejisini hatırlatarak Türkiye ekonomisinde yeni bir önermenin politika olarak devreye girdiğine işaret ediyor: "Asgari ücret sebep, enflasyon sonuç"
Ancak iktisatçılara göre ilk önerme yanlış olduğu gibi ikinci önerme de yanlış. Bu yanlışlığı da son altı ayda asgari ücrete zam yapılmamasına rağmen enflasyonda yaşanan hızlı yükseliş kanıtlıyor.
Türkiye altıncı sırada
Türkiye, yüzde 47'lik enflasyon oranıyla Arjantin (yüzde 166), Suriye (yüzde 120), Güney Sudan (yüzde 107), Filistin (yüzde 89) ve Zimbabve'den (yüzde 57) sonra dünyada en yüksek enflasyona sahip altıncı ülke. Açıklanan asgari ücret zam oranına en yakın enflasyon oranı ise Angola'ya (yüzde 28,41) ait. Angola'yı yüzde 25,5 ile Mısır, yüzde 25,3 ile Haiti, yüzde 24,9 ile Burundi takip ediyor.
DW Türkçe'ye konuşan iktisatçı Prof. Dr. Oğuz Oyan, Ocak 2023'te 17 bin lira olan asgari ücretin o dönemki satın alma gücüne tekrar kavuşması için yüzde 61 dolayındaki 12 aylık ortalama enflasyona artırılarak 27 bin 356 lira olması gerektiğini aktarıyor.
"Bu bir aldatmaca"
"Şimdi bize diyorlar ki enflasyona ezdirmedik. Resmen dalga geçiyorlar. İnsanların aklıyla alay ediyorlar" ifadelerini kullanan Oyan, "Ne demek istiyor? '2025 enflasyon tahmini Orta Vadeli Program'da 17,5, Merkez Bankası'nın yüzde 21. Biz ne verdik, yüzde 30' diyor. Demek ki bu bir aldatmaca. Bir kere bu yılki enflasyon kaybını telafi etmedi" diye ekliyor.
İktidarın "faiz sebep, enflasyon sonuç" önermesine dayanan politikasının bedelini geniş halk kitlelerinin ödemeye devam ettiğini ifade eden Oyan, "Bu yeni program da ücretler sebep, enflasyon sonuç diyor. Ne diyordu Erdoğan? Faiz sebep, enflasyon sonuç. Şimdi faiz yüksek de olsa sebebi olmuyor. Bu sefer ücretler sebep. Ancak ücretler hiçbir zaman enflasyonun önüne geçmiyor" diye konuşuyor.
Temmuzdan sonra neden arttı?
Türkiye'de enflasyonun nedeninin ücretler olmadığını anlatan Oyan, temmuzda asgari ücrete artış yapılmamasına rağmen aylık enflasyon artışlarının yüzde 3'ü bulduğunu belirtiyor. Ücret artışlarının enflasyonun gerisinden geldiğini, enflasyon olduğu için ücretlere bu artışların yapıldığını vurgulayan Oyan, diğer yandan Türkiye'de enflasyon hedefinin hiçbir zaman tutmadığını ve bu hedeflere göre ücret artışı yapılmasının bu anlamda da yanlış olduğunu söylüyor.
"Mesela 2024 için enflasyon hedefi yüzde 33 idi. Yıl sonunda yüzde 46 olacak" diyen Oyan, ekliyor: "Dolayısıyla ücretler sebep, enflasyon sonuç önermesi tıpkı faiz sebep, enflasyon sonuç önermesi gibi yanlıştır, hatalıdır. Türkiye'de enflasyonun sebebi aşırı karlar. Ücretliler milli gelirin üçte birini alıyorlar ama gelir vergisinin üçte ikisinden fazlasını, dörtte üçünü ödüyorlar."
Neden şimdi bu zam?
Asgari ücrete enflasyonun altında yapılan zam, Türkiye tarihinde ilk kez gece saatlerinde açıklanan bir kararla duyuruldu. Komisyonda ücret müzakere edilmeden karar hükümet tarafından açıklandı.
Oğuz Oyan'a göre Suriye olayının Türkiye'ye yansıması, asgari ücretin düşük tutulmasıyla doğrudan bağlantılı.
Erdoğan'ın "Suriye Fatih'i" güzellemesi üzerinden emekçilerin gönlünü kazanmaya çalıştığını düşünen Oyan, "Bu rüzgarı arkasına alarak, 'güçlendim, kimse bana gıkınızı çıkaramaz, nasılsa seçim de yok' hesabı üzerinden yapılan bir artıştır" diyor.
DW Türkçe'ye konuşan çalışma ekonomisi uzmanı Dr. Özgür Müftüoğlu ise asgari ücrete temmuz ayında yapılacak bir artışın seçim yatırımı olarak kullanılabileceği görüşünü paylaşıyor:
"Suriye'de güçlü bir hikaye yaratılırsa, bir de üzerine temmuzda altı aylık, yüzde 30-40 gibi bir zam da yapılırsa, emekçiyi ezdirmedik denip oradan da seçime gidilebilir."
"Teşhis de tedavi de yanlış"
"Ekonomi yönetimi diyor ki ücretleri kısarsam talebi azaltırım. Böylece enflasyonu düşürürüm. Ama Türkiye'deki enflasyon talep enflasyonu değil" diyen Müftüoğlu, dolayısıyla kamuoyunun önüne koydukları teşhisin yanlış olduğunu ve tedavinin de soruna çözüm olacak bir yönü olmadığını vurguluyor.
Müftüoğlu, yapılan zamda iş dünyasının yanı sıra uluslararası sermayenin ve uluslararası kuruluşların taleplerinin dikkate alındığını düşünüyor.
Türkiye'de darbe dönemlerinde bile satın alma gücünün bu kadar gerilemediğini söyleyen Müftüoğlu, "Ondan sonra zaten görüyoruz ki sağ partiler bile artık buna sessiz kalamaz hale geldi. Onlar bile bir ucundan da olsa tepki veriyorlar" diyor.
"Örgütlenme konuşulmalı"
Öte yandan bu kadar düşük bir artışa şaşılacak bir durum olmadığını belirten Müftüoğlu, çünkü bu artışın hem AKP iktidarının 22 yıldır uyguladığı programla uyumlu olduğunu hem de son orta vadeli programda bunun öngörüldüğünü ifade ediyor.
Sonuç olarak bugün gelinen noktanın işçi sınıfı açısından çok ciddi bir yenilgi olduğunu ve bunun da toplumsal muhalefetin zayıflığından kaynaklandığını vurgulayan Müftüoğlu, "Buradan nasıl dönülür? Siyasi iktidarın ne yapacağı, hangi politikaları izleyeceğinden ziyade nasıl örgütlenme özgürlüğü açılabilir? Gerçek bir örgütlenme, sarı sendikalarla değil, gerçekten işçiyi temsil eden örgütlülükler nasıl oluşturulabilir? Nasıl bir mücadele verilir? Bence bunun konuşulması, bunun esas gündeme getirilmesi lazım" diye konuşuyor.
"Sosyal korumaya ödenek artmalı"
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) Merkez Direktörü Prof. Dr. Hakkı Hakan Yılmaz da yüzde 30'luk asgari ücret artışının yetersiz olduğunu ve sosyal koruma destekleri gibi ücret dışı gelirlere ihtiyacı artıracağını belirterek 2025 yılı merkezi yönetim bütçesinde bu anlamda bir revizyon yapılması gerektiğine işaret ediyor.
Yılmaz, "2025 yılı merkezi yönetim bütçesinin acil revize edilerek sosyal koruma programlarına daha fazla ödenek ayrılması ve bunun finansmanın da uzlaşılan bir servet vergisi ile kurumlar vergisine yönelik yapısal reformlarla elde edilecek gelirlerden karşılanması gerekiyor" diyor.