Ankara'dan gelen Tunus açıklamalarının şifreleri
27 Temmuz 2021Tunus, Cumhurbaşkanı Kays Said'in Hişam el Meşişi'yi başbakanlıktan alması, meclisin tüm yetkilerini 30 gün süreyle dondurması ve milletvekillerinin dokunulmazlığını askıya alması sonrası derin bir siyasi çıkmazın içine girdi. Said'in görevine son verdiği meclisin başkanı ve Müslüman Kardeşler'in Tunus'taki uzantısı olarak El Nahda Partisi'nin lideri Raşid el Gannuşi, "darbe" olarak nitelendirdiği karar sonrası halkı "barışçıl mücadeleye" çağırdı ve Türk halkının 15 Temmuz darbe girişimine karşı sokağa çıkmasını örnek gösterdi.
Daha önce de Türkiye'deki "ılımlı İslamı" örnek aldıklarını söyleyen Gannuşi'ye Ankara'dan da destek açıklaması geldi. AKP Sözcüsü Ömer Çelik, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ve Meclis Başkanı Mustafa Şentop, yaşanan siyasi krizde Gannuşi'nin yanında yer aldı.
AKP Sözcüsü Ömer Çelik, Tunus'ta "siyasi meşruiyete yönelik bir darbe" yaşandığını belirtirken anayasal düzenin Cumhurbaşkanı tarafından askıya alınmasının kabul edilemez olduğu mesajını verdi. İbrahim Kalın, Tunus'ta demokratik sürecin askıya alınmasını reddettiklerini duyurdu. Türk Dışişleri Bakanlığından ise daha temkinli bir açıklama geldi. Bakanlık açıklamasında, Tunus meclisinin faaliyetlerinin askıya alınmasından endişe duyulduğu belirtilerek "Tunus anayasasının hükümleri çerçevesinde demokratik meşruiyetin en kısa sürede tesis edilmesini temenni ediyoruz" ifadesi yer aldı.
"AKP’nin ideolojik akrabası Müslüman Kardeşler"
Türkiye'nin bir dönem Kahire Büyükelçiliği görevinde bulunmuş olan ve AKP hükümetlerinin ilk Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış, DW Türkçe'ye yaptığı değerlendirmede AKP cephesinden ve Dışişlerinden gelen tepkilerdeki farkın dikkat çekici olduğu kanısında. Dışişlerinin açıklamasını "mülayim" bulan Yakış, "Sıkı bir hariciye geleneği ortaya konuldu ve aslında Türkiye'nin hiçbir ülkenin içişlerine karışmadığı, umudunun ve beklentisinin demokrasi olduğu mesajı verildi" değerlendirmesini yaptı.
Yakış'a göre AKP cephesinden yapılan açıklamalar ise AKP iktidarının Müslüman Kardeşler'le "ideolojik akrabalığı"nı gösterir nitelikte. Yakış; "Müslüman Kardeşler nasıl Kahire ve İskenderiye'nin varoşlarında güçlendiyse, büyüdüyse; Necmettin Erbakan da daha sonra AKP olan siyasi hareketini İstanbul'un varoşlarında güçlendirdi. AKP ile Müslüman Kardeşler'in ideolojik akrabalığı sürüyor. Şimdi Tunus'ta Cumhurbaşkanı, Müslüman Kardeşler'in etkisini azaltmaya dönük bir eylem içinde olduğu için ona karşı otomatik bir karşı çıkış olduğu ortada" yorumunu yaptı.
Ancak Yakış, böylesi "otomatik çıkışlar" yerine Türkiye'nin bölgesinde yaşananları doğru analiz etmesi gerektiğini savunuyor.
"İhvancılar siyasetten tasfiye oluyor"
Uluslararası İlişkiler uzmanı Prof. Dr. İlhan Uzgel de AKP cephesinden gelen tepkileri Yakış gibi değerlendiriyor. Uzgel, "Müslüman Kardeşler'in İhvancı ayağı siyaseten tasfiye oluyor ve AKP bu gelişmeleri kendini sarsacak bir gelişme olarak görüyor. Müslüman Kardeşler'in her kaybı, AKP için moral bozukluğu yaratıyor. Elbette ki herkes demokrasiden yana tavır sergiler ama Türk Dışişleri'nin ortaya koyduğu demokrasi arzusu ile AKP'nin tepkisi aynı ölçüde değil" diye konuştu.
El Nahda, "daha temkinli ve uyumlu" olarak görülse de Müslüman Kardeşler ağının uzantısı olduğu için Arap Baharı'nın başladığı 2011'den sonra sorgulanmış bir hareket. Tunus'ta sokağa çıkan halkın beklentilerine doğru yaklaşmamakla itham edilen bu hareket "ulusal bir parti olmamakla, siyasal islamın parçası gibi davranmakla" suçlanıyor.
"Türkiye'de geriye doğru gidiş var"
Tunus'ta halkın 'darbeciler ve karşıtları' olarak ikiye bölündüğünü, siyasi krizin yönetilemez görüldüğünü, sokakların karıştığını hatırlatan Yaşar Yakış, Tunus'la Türkiye'nin karşılaştırılmasını ise doğru bulmuyor.
Geleceği tehlikede de olsa Müslüman Kardeşler'in ülkedeki ve bölgesindeki muhafazakarlıktan bir şekilde besleneceğini anlatan Yakış, "Tunus'un kendi bölgesinde daha demokratik olduğu ortada. Akşamdan sabaha siyasal İslam'ın devrilmesi söz konusu değil ama ülke her şeye rağmen ilerliyor. Türkiye'deki ılımlı İslam'ı örnek aldılar ama AKP iktidarı gibi yasakçı bir zihniyeti benimsemediler. Şimdi Türkiye'de güçlü bir demokrasiden geriye gidiş var" dedi. Yakış, Türkiye'de iktidarın siyasal İslam'ın geleceğinden çok "demokratik cumhuriyetin kazanımlarını korumaya ve yaygınlaştırmaya odaklanması" gerektiğini savundu.
"Bütün bölge etkilenecek"
Emekli büyükelçilerden Oğuz Çelikkol da Tunus'ta yaşananların "Arap Baharı bütünüyle sona mı erdi?" sorusunu bölge ve dünya gündemine taşıdığını düşünüyor. Bu soruyu "çok kritik" olarak tanımlayan Çelikkol, DW Türkçe'ye "Halkın yönetime katılmak gibi daha fazla demokrasi isteğiyle bölgede yaşanan Arap Baharı, Mısır'da öldü, Suriye'de ve Yemen'de iç savaş çıktı ama Tunus'ta başarılı olmuştu. Şimdi buradan bir geriye gidiş mi var? Demokrasiden vaz mı geçiliyor? Bu soruların yanıtları bütün bölgeyi etkileyecek nitelikte ve bunu bize zaman gösterecek" değerlendirmesini yaptı.
Türkiye için önemli olanın anayasal düzenin sağlanması ve bunun takibinin yapılması olduğunu dile getiren Çelikkol, "Hiçbir ülkenin bunun dışında bakmaması gerekir. Aksi taktirde askeri rejimler desteklenmiş olur. Tunus'un yoluna demokrasiyle devam edip etmeyeceğini görmeliyiz. Çünkü Arap Baharı döneminde demokrasi çağrısını en kuvvetli dile getirmiş bir ülkeden söz ediyoruz" mesajı verdi.
Hilal Köylü / Ankara
© Deutsche Welle Türkçe