Ankara İdlib operasyonuna karşı alarmda
4 Eylül 2018Tahran’da devlet başkanları düzeyinde 7 Eylül’de yapılacak Suriye zirvesi, Rusya’nın İdlib’i yeniden vurmaya başlamasıyla daha da kritik hale geldi. İdlib'e düzenlenecek askeri bir operasyonu "felaket” olarak niteleyen ve operasyonun ancak sınırlı olabileceğini düşünen Ankara'daki yetkililer, Rusya ve İran’ı bu yönde ikna çabalarını "son dakikaya kadar” sürdürmeye kararlı olduklarını belirtiyor.
DW Türkçe'ye konuşan Türk Dışişleri yetkilileri, Ankara için İdlib’e olası askeri operasyonun sınırlı olmasının hem sınır güvenliği hem de olası göç dalgasının kontrolü açısından "hayati önem” taşıdığını, bu yüzden bu konuların 7 Eylül’deki zirve öncesi tüm Avrupalı müttefikler ve ABD ile ayrı ayrı masaya yatırıldığını belirtiyor.
ABD Dışişleri Bakanı'nın Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey de bu çerçevede Salı günü Ankara'da temaslarda bulundu. Jeffrey'nin kapsamlı bir operasyon durumunda ABD’nin Ankara ile nasıl işbirliği yapılabileceğini görüştüğü belirtiliyor. İdlib’le ilgili tüm olasılıklar Çarşamba günü Ankara’yı ziyaret edecek Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas’la da masaya yatırılacak.
Suriye’den olası göç dalgasını sınır ötesinde tutmayı hedefleyen Ankara, yardımların o noktada hızlanması ve göçün Türkiye’ye ilerlememesi konusunda Almanya’nın desteğini görmek istiyor. Ankara, kapsamlı bir İdlib operasyonunda bölgede yaşayan üç milyon sivilden çoğunun Türkiye’ye yöneleceğini hesaplıyor ve bu yönelimin sınırın ötesinde tutulması istiyor.
Ankara, Rusya ve İran ile anlaşma sağlayabilecek mi?
Peki Ankara’nın İdlib operasyonunun sınırlı tutulması konusunda Rusya ve İran’la anlaşma şansı var mı? Ortadoğu ve Stratejik Araştırmalar Merkezi’nden Suriye Uzmanı Oytun Orhan, DW Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, İdlib meselesine ABD Başkanı Donald Trump’ın da "pervasızca saldırmayın” tweeti atarak doğrudan müdahil olduğunu hatırlatıyor ve İran, Rusya ve Esad rejiminin İdlib’den sonra YPG bölgelerini hedef alacağını söylüyor.
“Trump, YPG bölgelerini hedef tahtası olmaktan kurtarmak istediği için İdlib’in düşmesini istemiyor. Avrupa ülkeleri de bölgedeki silahlı grupların yarattığı tehlike kadar, göç dalgasından ürktüğü için İdlib konusunda hassas” diyen Orhan, Rusya’nın da Türkiye'den tamamen bağımsız bir şekilde İdlib’de hareket edemeyeceğini öngörüyor.
Orhan, “Rusya da Ankara’yla anlaşmaya çalışacak. Çünkü geniş bir İdlib operasyonu ile Ankara’nın güvenliği tehlikeye girerse Ankara da buna karşılık verir. Hatta Avrupa da karşılık verir ki Rusya bunlarla uğraşmayı tercih etmeyecek görünüyor. Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) konusunda Türkiye ile ortak çalışmayı tercih edecek bir çizgide ilerliyor” yorumunu yapıyor.
“Orta yol arayışı”
Orhan, 7 Eylül'deki zirvede de Rusya'nın, Türkiye ve İran’la Suriye konusunda bu prensipler üzerinden bir orta yol bulmaya çalışacağını belirtiyor. Orhan, bu orta yolun da Ankara’nın istediği gibi İdlib operasyonunun sınırlı tutulması çerçevesine oturabileceğini anlatıyor. “Çünkü Rusya esasen ABD ile Suriye içinde savaşa girmek istemiyor” diyen Orhan, orta yolun bulunması durumunda bile Suriye’de çözümün sınırlı olacağına, kalıcı bir çözüme böylelikle ulaşılamayacağına dikkat çekiyor.
"Peki, kalıcı çözüm nedir?” sorusunu Orhan, "Suriye'de kalıcı bir rejim var. O da Esad rejimi. Ankara'nın bir şekilde Şam’la diyalog başlatması gerekiyor. Kişiler düzeyinde olmasa bile kurumlar düzeyinde bu olabilir” sözleriyle yanıtlıyor. İdlib meselesinden sonra en çok bu konu üzerinde durulacağına vurgu yapan Orhan, Ankara-Şam diyaloğunun Suriye’de çözümün kilit noktası olacağını öngörüyor.
"Ankara'ya zirve öncesinde mesaj verdiler”
Emekli büyükelçi Faruk Loğoğlu da 7 Eylül zirvesi öncesi Ankara’nın pozisyonunu ve Rusya’nın İdlib’e bombardımanını değerlendirirken "Ankara-Şam diyaloğunun kaçınılmazlığına” vurgu yapan görüşleriyle dikkat çekiyor. Loğoğlu DW Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, “Rusya, 7 Eylül’den önce İdlib’i vurdu ve Ankara’ya mesaj verdi. Bu mesaj da İdlib’in kontrolünün Suriye rejiminin eline geçeceğidir” diyor.
Rusya’nın Tahran zirvesi öncesi pozisyonunu Suriye’yle ilgili tüm taraflara duyurduğunu öne süren Loğoğlu, Ankara’nın ne yaparsa yapsın Şam’la diyalog kurmak kadar daha etkin bir çözüm yolu üretemeyeceğini dile getiriyor. Loğoğlu’na göre Ankara’nın Tahran zirvesine, Suriye’de siyasi müzakerelerin sürmesini öngören Astana sürecinin ötesine geçen bir planla gitmesinde fayda var. Loğoğlu, “Hem İdlib’e saldırıyı önlemek istiyorsunuz hem de olası göç dalgaları için önlem alıyorsunuz. Tamam, alın da, bunları Şam’la diyalog halinde yaparsanız, sonuç alırsınız. Aksi durumda hiçbir diplomasiden sonuç çıkmayacaktır” diyor.
Hilal Köylü / Ankara
© Deutsche Welle Türkçe