Anayasayı Koruma Teşkilatı ve skandalları
19 Eylül 2018En karanlık mesele: NSU
Almanya'da kendilerine "Nasyonal Sosyalist Yeraltı" (NSU) örgütü adını veren aşırı sağcı çete, 2000-2007 yılları arasında dokuz göçmen kökenliyi ve bir Alman kadın polis memurunu öldürdü. Bu teröristlerin çevresinde bulunanların sayısının 100 ile 200 arasında olduğu tahmin ediliyor. Buna Federal Anayasayı Koruma Teşkilatı'nın muhbirleri de dahil.
Bu muhbirlerden biri olan Tino Brandt'ın itirafları, çok çarpıcı ayrıntıları gün yüzüne çıkardı. Sağ popülist Nasyonal Demokrat Parti'nin (NPD) Thüringen teşkilatı ikinci başkanı da olan Brandt, Anayasayı Koruma Teşkilatı Thüringen eyalet biriminden muhbirlik karşılığı para aldığını, kendisinin de bu paranın bir kısmını NSU terör örgütüne bağışladığını açıkladı. Üstelik bu bağışlardan Anayasayı Koruma Teşkilatı'nın da haberi olduğunu söyledi.
Bir başka skandal da teşkilatın Hessen eyalet biriminde yaşandı. İstihbarat örgütüne çalışan Andreas Temme, NSU mensuplarınca öldürülen Halil Yozgat'ın işlettiği internet kafede cinayetten hemen önce görüldü. Polis tarafından gözaltına alındı, ancak delil yetersizliği nedeniyle serbest bırakıldı. Temme'nin cinayette bir rolü olup olmadığı hâlâ belirsizliğini koruyor. Kendisi ise cinayetten haberinin olmadığını söylüyor. Anayasayı Koruma Teşkilatı, Temme'nin iş aktini yine de feshetti.
38 yıl süren yasa dışı gözetleme
Avukat ve yayıncı Rolf Gössner, Anayasayı Koruma Teşkilatı tarafından en uzun süre gözetlenen vatandaşlardan biriydi. Gössner, Alman Komünist Partisi (DKP), Nazi Rejimi Mağdurları Birliği – Antifaşistler Birliği (VVN-BdA) ve Kızıl Yardım Derneği gibi aşırı solcu oluşumlarla ilişkili olmakla suçlanıyordu. İç istihbarat örgütü tarafından tam 38 yıl boyunca gözetlendi.
Rolf Gössner 2006 yılında buna karşı dava açarken, Köln'deki ilk duruşmadan önce gözetlemenin sona erdiği duyuruldu. 2011'de davayı karara bağlayan mahkeme, gözetlemenin hukuka aykırı olduğuna hükmetti. Mahkeme Anayasayı Koruma Teşkilatı'nın sunduğu materyaller içerisinde Gössner'in anayasayı ilga etmeye yönelik bir çaba içinde olduğuna dair herhangi bir dayanak noktası bulamadı.
NPD'nin yasaklanma girişimi başarısız oldu
2001 yılında dönemin başbakanı Gerhard Schröder başkanlığındaki hükümet, Federal Alman Meclisi ve Federal Eyalet Temsilcileri Meclisi, ayrı ayrı Anayasa Mahkemesi'ne başvurarak aşırı sağcı Nasyonal Demokrat Parti'nin (NPD) anayasaya aykırı faaliyetlerinin olup olmadığının tespit edilmesini istedi. Başvuru olumlu sonuçlanırsa, partinin kapatılması mümkün hale gelecekti.
Ancak mahkeme, Anayasayı Koruma Teşkilatı muhbirlerinin aynı zamanda NPD'nin yönetim kademesinde görev yaptıkları gerekçesiyle başvuruyu usulen redetti.
Ajanlar Klaus Kuron ve Hansjoachim Tiedge
Klaus Kuron 1962 yılında Federal Alman Anayasayı Koruma Teşkilatı'nda işe başladı. 1981 yılında Doğu Almanya istihbarat servisi Stasi'ye 150 bin mark toplu para ve 4 bin mark aylık ücret karşılığında çifte ajanlık yapmayı teklif etti.
1985 yılında ise Kuron'un amiri Hansjoachim Tiedge Doğu Almanya'ya sığındı. Maddi sorunlar ve eşinin ölümünden sonra girdiği bunalımın onu bu adıma ittiği öne sürüldü. Stasi, daha sonra belli kişilere ait bilgileri Kuron'dan değil Tiedge'den aldığını, birçok Alman Demokratik Cumhuriyeti vatandaşının tutuklanmasına Kuron'un yardımcı olduğunu açıkladı.
1990'da iki Almanya'nın birleşmesinden sonra adlî makamlara teslim olan Kuron, 12 yıl hapse mahkum edildi. Tiedge ise Moskova'ya kaçtı ve 2011 yılında burada hayatını kaybetti.
Werner Pätsch çalıştığı kuruma bayrak açtı
Federal Almanya Cumhuriyeti'nin 1949 yılında kurulmasından sonra Anayasayı Koruma Teşkilatı elemanlarının çoğu, eski Nasyonal Sosyalist Güvenlik Baş Dairesi RSHA çalışanlarından oluşuyordu. Görevleri, şüpheli vatandaşları gözetlemekti. Özellikle de komünistler bu kategoriye giriyordu. Bu görevlilerden biri olan Werner Pätsch, yaptıkları işin yasal olup olmadığından şüphe duymaya başladı. Ayrıca eski Nazi rejimi mensuplarıyla aynı çatı altında çalışmaktan da büyük rahatsızlık duyuyordu. Bu düşüncelerini önce bir avukatla paylaştı. Ardından "Die Zeit” gazetesinde Pätsch'in ifşaları yayınlandı.
Kayıplara karışan Werner Pätsch, gizlendiği yerden "Panorama” adlı televizyon programına mülakat verdi. Ancak Alman adlî makamları, programın yayınını engelledi. Bunun üzerine "Stern” dergisi, mülakattan bazı bölümleri yayınladı. Dönemin İçişleri Bakanı Hermann Höcherl'in o dönem "Memurlar, koltuk altında anayasa kitapçığı ile dolaşamaz” şeklindeki sözleri hayli tartışıldı.
Werner Pätsch'in işine son verildi. İş mahkemesine intikal eden konu Yargıtay'a kadar taşındı. Devlet memurlarının anayasayı ihlal etmekle değil, onu korumakla ve hükümlerini uygulamakla mükellef oldukları karara bağlandı. Pätsch her ne kadar haklı bulunsa da, görev talimatnamesini ihlalden dört ay hapis cezasına mahkum edildi.
Otto John olayı hâlâ muamma
Anayasayı Koruma Teşkilatı'nın ilk ve en çarpıcı skandallarından biri de, istihbarat örgütünün ilk başkanı Otto John olayı. Gençliğinde Claus Schenk Graf von Stauffenberg liderliğindeki Hitler karşıtı cephede aktif olan John, o dönemden arkadaşı Dr. Wolfgang Wohlgemuth ile birlikte otomobille Temmuz 1954'te Berlin'in batısından doğusuna geçti. Ancak bu yolculuğu gönüllü olarak mı yaptığı hâlâ soru işareti. Zira Otto John'un bayıltılarak kaçırıldığına dair söylentiler bugün de güncelliğini koruyor.
Daha sonra Doğu Berlin'de basının karşısına geçen John, Batı Almanya'da çok sayıda eski Nazi rejimi mensubunun giderek artan bir şekilde kamuda yönetici pozisyonda görev yapması nedeniyle saf değiştirip Doğu Almanya tarafına geçtiğini söyledi.
Rus gizli servisi KGB tarafından Konrad Adenauer'in politikalarına karşı propaganda aracı olarak kullanılmak isteyince bunu kabul etmeyen ve 1955 sonunda Almanya'ya geri dönen John, burada dört yıl hapse mahkum edildi. Hayatının geri kalan bölümünü, hatasını düzeltmeye adayan Otto John, 1997 yılında Avusturya'da sessiz sedasız hayata gözlerini yumdu.
Kersten Knipp
©Deutsche Welle Türkçe