Anayasa teklifi: Altılı masa dışındakiler ne diyor?
29 Kasım 2022Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem için bir araya gelen altı muhalefet partisi, anayasa değişiklik önerisini dün kamuoyuna açıkladı. Toplam 84 maddelik teklif metninde güçlü meclis ve bağımsız yargı vurgusu yapıldı. Teklifte, içişleri bakanının belediye başkanını görevden alma yetkisinden parti kapatmaya kadar birçok başlıkta yeni düzenlemeler öngörülüyor.
Altılı masanın anayasa değişiklik teklifine diğer muhalef partilerinden gelen tepkiler ise muhtelif.
Partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada teklifi olumlu ama eksik bulduklarını söyleyen HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, "İçinde olumlu pek çok madde var, ancak toplamına baktığınızda bu önerinin gerçek bir demokrasi, güçlü bir demokrasi için eksik ve zayıf kaldığını görebilirsiniz. Bir tür tamirat programı ortaya koyuyor bu öneri" ifadelerini kullandı. Sancar sözlerini "Sürekli kriz ve çatışma üreten sistemin kendisine dönük bir dönüştürme, değişiklik iradesi var mı? O iradeyi göremiyoruz" şeklinde sürdürdü.
Peki diğer muhalefet partileri, teklifle ilgili ne düşünüyor? DW Türkçe, HDP'li yetkililerin yanı sıra DSP, Sol Parti ve Türkiye İşçi Partisi'ne de teklifle ilgili görüşlerini sordu.
DSP Genel Başkanı Aksakal: HDP'nin taahhütleri ile örtüşüyor
DSP (Demokratik Sol Parti) Genel Başkanı Önder Aksakal, 84 maddenin ayrıntılarını henüz görmediklerini, ancak kamuoyuna açıklanan metin üzerinden bir kanaate vardıklarını ifade etti. Anayasanın din ve vicdan özgürlüğünü düzenleyen 24'üncü maddenin tartışmaya açılmamış olmasını olumlu bulduklarını kaydeden Aksakal, "Bunun dışında birçok konuda, hem anlaşılması çok zor hem de geçmişteki vadedilenlerle çelişen hususları bir arada gördüğümüzü söyleyebiliriz" dedi. CHP'nin 2018 vaatleri arasında yüzde 10 seçim barajını ve adil temsili önündeki tüm engelleri kaldırmak olduğunu hatırlatan Aksakal, anayasa teklif önerisinde seçim barajının yüzde 3'te kalmasını eleştirdi.
Aksakal, milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması ile belediye başkanlarının görevden alınmasını zorlaştıran maddelerin ise HDP'nin taahhütleri ile örtüştüğüne dikkat çekerek "Bir belediye başkanının görevden alınması ya da vekilin dokunulmazlığının düşürülmesi koşulları, hırsızlık, vatana ihanet, bölücü terör örgütleriyle iltisak gibi suçlarda olur. Bunun karşılığında bunu zorlaştırmak mı gerekiyor, yoksa kolaylaştırmak mı gerekir" diye konuştu. Yerel yöneticilerin görevden alınması ile ilgili içişleri bakanının yetkisinin kaldırılmasının ve Danıştay kararının beklenecek olmasının gerçekçi olmadığını ileri süren Aksakal, teklif hazırlanma sürecinde kendilerinden görüş alınmadığını da belirtti.
HDP'li Eren: Kürt sorununa demokratik çözüm önerisi yok
HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonları'ndan sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Serhat Eren ise HDP'li belediyelere kayyum atandığını hatırlatarak düzenlemeyi yetersiz bulduğunu belirtti. Teklifin Türkiye'nin sorunlarına çözüm getirecek bir deklarasyon olduğuna yönelik bir ifade kullanamayacaklarını kaydeden Eren, "Aslolan toplumsal sözleşme niteliğinde sivil özgürlükçü yeni bir anayasanın yapılması" dedi.
Teklifte Kürt sorununun demokratik çözümüne dair bir çözüm önerisi göremediklerini de belirten Eren, böyle bir projenin başarılı olma ihtimalinin bulunmadığını savundu. İçişleri Bakanlığı tarafından belediyelere kayyum atandığını hatırlatan Eren, "Halkın iradesini işgal eden kayyum rejimine son verecek bir düzenleme olması nedeniyle önemli ancak yetersiz görüyoruz. Kayyumların yarattığı tahribata bir çözüm önerisi olmalı. Belediye başkanlarının yargı süreci bitmeden bakan tarafından görevden alınmasını sonlandırıyor ama yerine yeni bir şey koymuyor" ifadelerini de kullandı.
TİP'li Ergün: Eşitsizlikleri giderecek düzenleme yok
TİP (Türkiye İşçi Partisi) de özgürlükleri konuşmaya başlamanın değerli olduğunu ancak, itirazları bulunduğunu ifade etti. TİP MYK üyesi Doğan Ergün, cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ve partili cumhurbaşkanlığının ortadan kaldırılması, kanun hükümünde kararname düzeninin sınırlandırılması, YÖK gibi kurumların kaldırılması gibi başlıklarda ortaklaştıklarını ifade etti. Ergün ayrıca parti kapatma ve milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması gibi konularda da zorlaştırıcı maddelerin getirilmesini desteklerini ifade etti.
Ancak Ergün, teklife ilişkin itirazlarını da sıraladı. Ergün, basın özgürlüklerini genişletmesi öngörülen maddede basının kamusal görevini özgürce yerine getirmesi önündeki en önemli engellerden biri olan finansman ve kamu kaynaklarının aktarımındaki eşitsizliklere girilmediğini belirtti. Ergün, benzer şekilde çalışma hakkını düzenleyen maddedeki ifadenin ödev yerine hürriyet olarak düzenlenmesinin işsizliğin tamamen ortadan kaldırılabileceği yeni bir sözleşmeye kapı aralamadığını ifade etti.
Ergün, çalışma yaşamı ile ilgili "Emekçilerin örgütlü mücadelesine sözde ses çıkarmayan ama örneğin grev hakkını fiilen ortadan kaldıran düzenlemelerin mutlaka anayasa zemininde tartışılması gerekir" değerlendirmesini yaptı. Ergün, bir başka itiraz noktalarının da teklifin toplumsal cinsiyet eşitsizliğini giderecek neredeyse hiçbir yeni açılım ilişkin olduğunu kaydetti.
"OHAL rejiminin sınırları açıkça ortaya konmamış"
OHAL rejiminin sınırlarının yeterince açık ortaya konmamış olmasını da eleştiren Ergün, "Zira ilgili yetki mevcut durumda 4 ay süreyle veriliyor ve yenileniyor iken yeni teklifte 2 aya indiriliyor. Türkiye gibi yetkilerin aşırı ve kötüye kullanıldığı ülkelerde anayasanın bireysel ve kolektif hak ve özgürlükleri daha koruyucu maddeler içermesi beklenir" diye konuştu.
Ergün, basın özgürlüğü ile fikir ve ifade özgürlüğüne temel teşkil eden 25, 28 ve 34'üncü maddelerle ilgili de "Yine 12 Eylül anayasasından bakiye milli güvenlik ve benzeri hassasiyetlerin korunmuş olmasını çok sorunlu gördüğümüzü ifade etmek isterim. Bu tür sınırlandırmalar, en temel özgürlüklerin kullanılması önünde bugün en önemli engel ve altılı masanın teklifi, bu bakımdan yeni bir şey söylemiyor" ifadelerini kullandı.
Sol Partili İşleyen: 12 Eylül barajı sıfırlanmalı
Sol Parti Başkanlar Kurulu Üyesi Önder İşleyen de teklifin başkanlık sistemi karşısında net ve kararlı bir tutumun teyidi açısından önemli olduğunu dile getirdi. Ancak Türkiye'nin demokratikleşmesinin yalnızca parlamenter sisteme dönüşüyle sağlanamayacağını ifade eden İşleyen, "Önümüzdeki atılacak ilk adım 12 Eylül cuntacılarının marifetiyle konulmuş yüzde 10 barajını sıfırlanması, toplumun her kesiminin kendi gücüyle parlamentoda temsil edilmesinin önü açılarak yapılacak bir seçimle kurucu bir meclisin oluşturulması olmalıdır" diye konuştu.
Tüm örgütlü güçlerin ve mücadele örgütlerinin katıldığı bir demokratik tartışma sürecine ihtiyaç olduğunu dile getiren İşleyen, "Geçiş süreci bakımından dün açıklanan teklif, ciddi yetersizliklere sahip" dedi. Laikliğin anayasal güvenceye kavuşturulması gerektiğini de kaydeden İşleyen, teklifle ilgili "Laikliği tümüyle dışlayan bir eksene oturduğunu yeni ifade etmemiz gerekir" ifadesini kullandı.
İşleyen, ayrıca halkın bütün karar süreçlerine katılmasının önünü açacak şekilde yerinden yönetim ile yerel yönetimlerin güçlendirildiği bir demokrasi perspektifine ihtiyaç olduğunu kaydeden İşleyen, "Dolayısıyla bu metnin bütünüyle bunu da dışladığını görmekteyiz" dedi.