Analiz: “Saray’da yalnızlık” için “değerli yalnızlık”
15 Ekim 2019AKP'nin 17 yıllık iktidarının ilk yarısı, Gülenciler dahil işine yarayacaklarla ittifak kurup "zinde güçler”e karşı koltuğunu sağlamlaştırmakla geçti. İkinci yarısı ise Neo-Osmanlı hayalleriyle süslenmiş otoriter bir sistem kurmakla… Kuşkusuz bu ikinci yarının Neo-Osmanlı hayallerini ete kemiğe büründüren isim, Erdoğan’ın daha sonra tasfiye ettiği, şimdilerde ise AKP’nin karşısına yeni bir parti ile çıkmaya hazırlanan Ahmet Davutoğlu oldu. Gerek Erdoğan’a danışmanlık yaptığı, gerekse Dışişleri Bakanlığı ve Başbakanlık koltuklarında oturduğu süreçte, dış politikayı şekillendirdi.
Davutoğlu’nun doktrinleri, şimdi AKP’nin dışında olmasına rağmen; -80 darbesinde tutuklanan MHP'lilerin "Biz hapisteyiz ama fikirlerimiz iktidarda” söylemine benzer bir şekilde- Türkiye dış politikasındaki etkisini sürdürüyor. “Bizden habersiz Ortadoğu’da yaprak kımıldamaz” kibri; bıçakların sürekli çekili olduğu Arap Sokağı’nın ağabeyliğine soyunma ve Afrika’da "oyun kurucu olma” iddiası hâlâ Türk hariciyesinin damarlarında dolaşıyor. Erdoğan’ın sözcüsü İbrahim Kalın’ın birkaç yıl önce Ortadoğu’daki duruma atfen tedavüle soktuğu “değerli yalnızlık” ise artık sınır tanımıyor. Türkiye’nin 9 Ekim 2019 tarihinde başlattığı “Barış Pınarı Operasyonu”yla “değerli yalnızlığımız” tüm dünyayı fethetti!
İran ile İsrail’i buluşturmak!
Operasyonun 6 gün içinde yol açtığı sonuçları konuşacağız. Ama Türkiye’nin imza attığı -eşi benzeri zor görülen- bir başarıdan söz etmek gerek önce. Türkiye, “Barış Pınarı” hamlesiyle, herhangi bir meselede bir araya gelmesi mümkün olmayan ülkeleri birleştirdi. ABD’den Japonya’ya, İsrail’den İran’a, Kanada’dan Avusturalya’ya birçok ülke operasyonun durdurulmasını istedi. Avrupa Birliği de "Çıkın” dedi, Arap Birliği de… Uğruna "Van Minüt” krizi yarattığımız Filistin bile karşı cephede yer aldı. Ankara’nın yeni Avrasya ortaklarından Çin de, Türkiye'ye “Suriye’den çıkın” çağrısı yaptı. Yeni stratejik ortağımız "Dostum Putin”, Türkiye’nin bölgedeki IŞİD’lileri kontrol altına alamayacağından söz etti. Birleşmiş Milletler’de oylarını alalım diye Saray’da yedirip içirdiğimiz diktatörler bile operasyona destek vermedi. Şirketlerimizi bir bir sattığımız, hediye uçak aldığımız, bayırlara ismini verdiğimiz Katar ile Somali’den başka arka çıkanımız olmadı.
“Müslüman Kardeşler”in büyük abisi iddiasıyla emperyal bir dış politika güden Türkiye, evinin içini düzeltip ekonomik ve siyasi bir güce dönüşmeden attığı iddialı adımların sonuncusuyla, neredeyse bütün dünyayı karşısına aldı. Mesele, sadece bu ülkelerin tepkileri ve açıklanan yaptırımlar değil. Türkiye, dünyanın çok büyük bölümünde sempatisini kaybetti. Türkiye’ye fabrika kurmaya hazırlanan Alman otomotiv devi Volkswagen bile, oluşan bu atmosferde yatırımı -en azından- şimdilik durdurduğunu açıkladı. Sadece Suriye meselesinden ibaret değil, önümüzdeki dönemde Türkiye’nin herhangi bir sorununu çözmek için ihtiyaç duyacağı destekleri bulması kolay olmayacak.
“Barış Pınarı” neden şimdi aktı?
Peki, Saray, Barış Pınarı hamlesiyle sadece 6 günde neleri başardı? ABD, Kongre’den Pentagon’a neredeyse bütün kurumlarıyla Türkiye’nin karşısına geçti. İran’ın karşılaştığı ambargodan sonraki en büyük yaptırımlar Türkiye ekonomisini tehdit etmeye başladı. Esad ile kanlı bıçaklı olan Suriyeli Kürtler ile Şam’ı barıştırdık. Rejim, tek bir kurşun atmadan ülkenin kuzeyine yeniden egemen olmaya başladı. Operasyona başlamak için ABD’nin şart koştuğu IŞİD'lileri kontrol etme bombası ise kucağımızda kaldı.
Saray’ın başardığı çok önemli bir şey var elbette. Operasyonun zamanlaması da tamamen bunun üzerine ayarlanmıştı zaten. “Başkomutanlık” sıfatıyla "milli birlik” havası yaratıp AKP hükümetinin gerek siyasi gerekse ekonomik iflasını önlemek… AKP, yerel seçimlerde aldığı darbe ile "yenilmez”liğini kaybetmiş, 2023’ten önce bir erken seçim olasılığı gündeme gelmişti. Kürtlerin desteklediği muhalefet bloku, ilk kez Saray’daki koltuk için cesaretlenmişti.
“Barış Pınarı”nın akmasıyla hesaplar karıştı. Kürtler ile muhalefetin arasına duvar örüldü, AKP’den oy çalması beklenen Davutoğlu ve Babacan'ın yeni parti hazırlıkları sekteye uğradı. Hayat pahalılığı, rekor üstüne rekor kıran işsizlik gibi ekonomik krizin etkileri de konuşulmaz oldu. Tam da operasyonun başladığı gün Erdoğan’ın uçakta "Millet İttifakı’nın parçalanması çok önemli” demesi tesadüf değildi elbette. Operasyon kararıyla dünyayı saran “değerli yalnızlığımız” tek bir işe yaradı, Erdoğan’ı siyaseten rahatlatarak "Saray’da yalnız” bıraktı.
Bülent Mumay
© Deutsche Welle Türkçe