1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Musul'u kim kurtaracak?

Nahost-Experte Serhat Erkmen
Serhat Erkmen
29 Eylül 2016

Musul'u IŞİD'den kurtarma operasyonuna yönelik hazırlıklar sürüyor. Serhat Erkmen operasyona katılacak çok sayıda ülke nedeniyle Musul'un kurtarılmasından çok kimin kurtardığının önemli hale geleceği görüşünde.

https://p.dw.com/p/2QiWO
Irak Armee Operation in der Nähe von Mossul
Fotoğraf: Reuters/A. Lashkari

Irak’ta doğan ve gelişen IŞİD, Suriye’de kendisine yeni çatışma sahaları yaratarak güçlendi. Ancak onu bölgedeki diğer örgütlerden ayıran şey Rakka’yı ele geçirdikten sonra Musul'u da kontrol etmesi oldu. Bu nedenle Musul örgüt için maddi ve siyasi açıdan büyük anlam taşıyor. Bu bağlamda Musul için yaşanacak savaşın kolay olması beklenmemeli. Ancak, IŞİD’in Musul’dan çıkarılması sağlansa dahi, bunun Irak ve Suriye için istikrar getirmesini beklemek fazla iyimserlik olacaktır.

Musul operasyonunun iki temel sorunu var: Operasyonu yapacak tarafların beklentileri arasındaki büyük farklar ve Musul halkının iç dinamiklerinin IŞİD sonrasında büyük değişiklikler göstermesi. Musul'a yönelik olası bir operasyona çok sayıda ülke katılacak olsa da aslen üç ülke ön plana çıkıyor. ABD, İran ve Türkiye. Üçünün Musul'daki öncelikleri arasında büyük farklılıklar var.

Ülkelerin Musul çıkarları

ABD, "kendisine yakın Sünni Arapları" yeniden denge unsuru yapma arayışında. Bunu İran’ın Irak'taki etkisini dengelemenin temel yolu olarak görüyor. ABD, Sünni bölgelerde Şii milislerin operasyonlardaki rollerini sınırlandırmak için epey uğraştı. Bu nedenle uzun vadede Musul’un merkezi hükümetle ilişkilerini sınırlandırmak için federe bölge ilanı başta olmak üzere her türlü yolu deneyecektir. İran ise Musul’un kontrolünü sadece Bağdat’ı güvence altına almak için değil aynı zamanda dolaylı yoldan bölgede etkin olmak için fırsat olarak görüyor. Daha da önemlisi, IŞİD sonrası kurulabilecek bir Musul ya da daha geniş bir Sünni federe bölgesinin Irak’taki Şii hâkimiyetini sınırlayacağından emin.

Türkiye ise Musul’u doğal etki alanı olarak görmeye devam ediyor. Türkiye’nin bu hedefi sadece tarihsel iddialara dayanmıyor. Aynı zamanda IŞİD öncesi Musul’un en aktif ve etkin aktörü olma pozisyonunu yeniden elde etmek istiyor. Geçmişte Musul’un merkezi hükümete bağlı kalması Kuzey Irak’a karşı bir denge olarak görülüyordu. Bugün ise Musul’da etkinlik sağlamanın yolunun federasyondan geçtiğini inananların sayısı hiç de az değil.

Özetle, bu üç ülkenin, elbette Rusya, Almanya, İngiltere gibi ülkeleri de unutmadan, Musul konusundaki tek ortak noktası şehrin IŞİD’in kontrolünden çıkarılması. Bu üç devletin her biri ikili ilişkiler yoluyla sahada sınırlı bir işbirliği ve koordinasyon yapıyor. Fakat, gerçekte rekabet hatta mücadele, işbirliğinden çok daha güçlü. 

Operasyon hazırlıkları uzun süredir devam ediyor. Irak ordusu Mahmur ilçesine kurduğu üsle Musul'un doğusundan ilerlemek üzere Mart ayında bir dizi operasyon başlattı. Kuzeyde peşmerge küçük ve kritik alanları kontrol ediyor. Ayrıca, Anbar ve Selahattin'den kuzeye doğru ilerleme niyetinde olan Şii milisleri de unutmamak lazım.

Nahost-Experte Serhat Erkmen
Serhat ErkmenFotoğraf: privat

Yerel güçlerin çıkar çatışmaları

ABD, kuzeyde peşmergeler ile YPG'yi, doğuda Irak ordusunu doğrudan desteklerken ulaşabildiği Sünni Arap aşiretleri etkin bir biçimde kullanmaya çalışıyor. Ancak ABD’nin araçsallaştırdığı her bir aktör hem kendi içlerinde hem de birbirlerine yönelik derin çelişkilere sahipler. Örneğin Irak Kürdistan Demokrat Partisi KDP’nin peşmergeleri ile YPG’liler arasında iki yıldır açıkça görülebilen bir çıkar çatışması var. Bu çıkar çatışması şimdilik Sincar ile sınırlı görünse de Kuzey Irak’ın iç sorunları düşünüldüğünde genişleme potansiyeli taşıyor. Üstelik KDP’nin tek sorunu YPG de değil. Kendisine karşı olan bazı Arap aşiretlerini ya da Musullu siyasileri yanına çekmeyi başarsa bile, Musul’da güçlü olan Kürt aşiretleri ile tarihsel sorunları sürüyor.

Musullu Arap aşiretlerinin etkisi büyük ölçüde azalmış durumda. Klasik aşiret ağalarının yerini savaş ağalarına bıraktığı Irak'ta eski düzen aşiret desteğinin sonuç vermediği ortada. IŞİD'in Musul'a girmesiyle şehri terk eden Sünni Arap aşiretlerinin ve Musullu büyük ailelerin şehri kurtarmak için adam bile temin edemediği görülüyor. Bu çerçevede Musul'a girmesi beklenen Irak ordusunun başına Sünni Arap bir komutan getirilmesi sadece sembolik bir anlam taşıyor.

İran'ın desteklediği gruplar ise hayli karmaşık iç dinamiklere sahip. Ancak bölgeyi iyi tanıyan İran sadece güneyden gelen milisleri değil yerel unsurları da yanına çekme niyetinde. Kerkük'te yaptığı gibi IŞİD'den zarar gören bazı Sünni Arap aşiretlerini yanına çekti bile. Ayrıca, Telafer'den çıkarılan Şii Türkmenlerden de birlikler kurduğu biliniyor. Şimdilik suskun görünen bu grupların operasyonun başlaması halinde devreye girmesi muhakkak.

Türkiye'nin araçları daha sınırlı

Türkiye'nin araçları diğer iki aktöre göre daha sınırlı. Başika'daki Haşdi Vatani'nin sayı ve etkinlik derecesi düşük. Ancak sahayı iyi tanıyan bu yapı görmezden gelinemez. Musul'da önemli bir varlığı bulunan Türkmenler de operasyona katılmak istiyor. Fakat şu ana kadar bunu doğrulayan hiçbir gelişme yok. Türkiye'nin KDP ile de Musul konusundaki işbirliği yaptığı ve bu işbirliğinin sadece Musul'u kurtarmak için değil geleceğe yönelik olduğuna ilişkin işaretler de var.

Görüldüğü gibi Musul Operasyonu'nun çok aktörlü olması süreci kolaylaştırmıyor. Tersine aktörler ve yerel faktörler arasındaki ilişkiler, kendi aralarında bir yarış başlatmış durumda. IŞİD'in Musul'dan çıkarılması başta işbirliğini sağlayabilir. Ancak şehri kimin kurtardığının kurtarılmasından daha önemli olduğu bir sürece dönüşeceği günler uzak değil.

IŞİD'in Musul'da direneceği açık, çünkü Irak'ta çekilebileceği başka bir alan kalmayacak. Geldiği noktadan sonra Anbar çöllerine dönebilecek bir yapıda da değil. Fakat Musul'un nasıl ve kim tarafından kurtarılacağı Irak'ta yeni federal bölgeler, Sünni Arapların siyasal sisteme yeniden entegrasyonu, Kürt-Arap uzlaşmazlığı ve hatta Şii milislerin geleceği bağlamında yeni bir dönem açacak. Bu sorunlar şimdilik ötelenebilir olarak görülüyor. Ancak operasyon sona erdiğinde karşılaşacağımız tablo muhtemelen 2014'teki Musul'dan çok daha ağır bir fatura çıkartacak.

© Deutsche Welle Türkçe

Serhat Erkmen

Doç. Dr. Serhat Erkmen Ahi Evran Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve 21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Ortadoğu ve Afrika Araştırmaları Merkezi Başkanı'dır.