1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

“Hanenin geçinme bekası”

25 Şubat 2019

DW Türkçe Ekonomi Uzmanı Uğur Gürses, ekonominin her alanında Ankara’nın özel kesime uyguladığı “komuta ekonomisi markajının” serbest piyasa koşullarını bozduğu, seçim sonrasında bunun sonuçlarının görüleceği kanısında.

https://p.dw.com/p/3E3Tx
Türkei Istanbul Gemüseladen
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/R. Hackenberg

Potansiyel oy kaybına karşı topluma “ülkenin bekasını” işaret eden politika yapıcılar, mutfaktaki yangınla hanelerde “geçinme bekası” kaygısını yükseltti.

Türkiye’de yerel seçime doğru zaman hızla akarken, yanlış ekonomi politikasının sonuçları toplumu rahatsız ediyor. Derin durgunlukla beraber, gelir düşüyor, hanelerin sofrasına uzanan gıda fiyatlarında ise hızlı artış var.

Ankara siyaseti çözümü “nedenleri çözemiyorsan sonuçlarını makyajla” biçiminde buldu. Örneğin 80 binden fazla gıda satış noktası bulunduğu söylenen İstanbul’da 50 adet düşük fiyatlı “tanzim satış tezgâhı” açılarak.

Öyle görünüyor ki zincir mağazalara da “aynısını siz neden yapmıyorsunuz?” denilmiş Ankara’dan; hepsi aynı anda aynı fiyattan ve miktar kısıtlamasıyla satışa başladılar. Örneğin bir zincir mağazada, sivri biber kilosu 12.90 TL’den tanzim satış tezgahındaki fiyata düşürülerek 6 TL’den satılırken etikete bu ürünün mağazada tezgâha çıkış maliyetinin 9.41 TL olduğu da yazılmış. Yani kilo başına 3.41 TL zarar (yüzde 36) edildiği müşterilere beyan ediliyor. Bu üründen sadece 1 kg satın alınabileceği de not düşülmüş.

Örneğin güneydeki üreticiden İstanbul’daki mağazaya getirilen ürünlerde yüzde 35-40 arası zarar edildiği hesaba katılırsa ne tanzim satış tezgahlarıyla ne de zincir mağazalarla bu şekilde enflasyonun düşürülmesi zor; kısa vadeli indirimler de uzun soluklu olamaz.

Türkei Wirtschaftsanalyst Uğur Gürses
DW Türkçe Ekonomi Uzmanı Uğur GürsesFotoğraf: Selcuk Samiloglu

Ayrıca, talebin sadece çok küçük bir bölümüne, hem de mevsim dışı ürünler olması nedeniyle talebin de az olduğu bir dönemde zararına satışla belediyelerde oluşan mali zararın “sembolik satışa sembolik zararla” çok yüksek olmadığı da ortada. Örneğin 1 haftada İstanbul’da satılan bin 200 ton domatesin oluşturduğu zarar 2.5 milyon TL’yi bulmuyor. Olasılıkla zincir mağazalar da “devletle kavga olmaz” diyerek bir bölüm zararı sineye çekmiş olmalılar. Ya da başka ürünlere “ayarlamayla” farkı kapatarak, kim bilir?

Zincir bozuluyor

Az sayıdaki merkezde miktar kısıtı ile yapılan tanzim satışlardaki kuyrukların siyasetçilerce “bolluk kuyruğu” olarak nitelenmesi, kara mizah açısından kayda değer.

İşin “bıçak sırtı” tarafı; ekonominin temel kurallarını serbest piyasa işleyişini bozacak düzensiz müdahalelerin bizatihi arz zincirini bozarak daha yüksek bir enflasyon patikasını getirmesi tehlikesi var.

İktisatçıların iyi bildiği bir teorem var: “Örümcek ağı teoremi”ne göre (Cobweb), tarımda fiyatların düşük seyrettiği dönemlerde üreticilerin bir bölümü ekim yapmaz. Bu da bir sonraki rekolteyi yani arzı düşürür ve yeni sezon fiyatı yüksek seyreder. Bunu gören bir kısım üreticiler, sonraki sezona ekim yapar ve ürün bolluğu yeniden fiyatları düşürür. Bu döngü devam eder. İktisat ve tarım politikası olup, her olumsuzlukta “dış güç” aramaya kalkmayan ülkelerde aşırı düşen fiyatların arz eksiği yaratacağı bilinir ve buna müdahale edilir. Amaç, üretimin arz oynaklığına ve fiyat sıçramalarına maruz kalmamasıdır.

Çok uzak değil, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 28 Aralık 2018 günü yayımladığı verilerine göre 2018 yılında tahıllar ve diğer bitkisel ürünler ile sebzede üretim azaldı. TÜİK, 2018 yılında bir önceki yıla göre tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde yüzde 5.8, sebzelerde yüzde 2.6 azaldığını açıkladı. Tanzim satış tezgahlarında satılan sebzelerin üretimi 2018 yılında düşüş göstermiş. Patates üretimi yüzde 5.2 düşerken, kuru soğan yüzde 11.3, sivri biber yüzde 1.6, çarliston biber yüzde 25.9, patlıcan yüzde 5.4, domates üretimi ise yüzde 4.3 azalmış.

Üretim maliyetlerinin artması en başta gelen unsur; tarım ürünleri üretici fiyatları endeksinin ocak ayı itibarıyla son bir yılda yüzde 23.5 arttığı, sebzede ise özellikle tanzim satıştakilerin üretim maliyetinin yüzde 38-64 arasında artışlar sergilediği görülüyor.

Üretim arz dalgalanması ile birlikte azalırken, maliyetler artıyor. Maliyeti artan üreticinin bu dalgalanmalarda ortaya çıkan kayıpları daha az üretime neden oluyor. Sonra fiyat şokları yaşanıyor.

Serbest piyasaya komuta

Ankara’nın enflasyonu yıllardır yapısal bir sorun olarak ciddiye almayıp seçim öncesi gıdada patlayan fiyatların oy kaybı yaratacağını düşünerek telaşa kapıldığı çok açık.

İşi daha da karmaşık hale getiren, sınırlı miktarla satılan ürünlerin enflasyon ölçümüne potansiyel etkisi olacak. Zincir marketlerde Ankara’nın talebiyle zararına satılan ürünlerin TÜİK tarafından ölçülen gıda fiyatlarına etkisi, enflasyon konusunda tartışmalı bir kulvar açacak. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başka ürünlerde de tanzim satışa gidileceğini meydanlarda ifade ediyor ancak; kamu mekanizmasının böyle bir deneyiminin olmadığı, yaygın ve yüksek hacimle bunu yapmanın maliyet bakımından sürdürülebilir olmadığı da ortada. Üretime yönelik değil ama sonuçlarını ortadan kaldırmaya yönelik biçimde zorlama ve kozmetik bir "komuta ekonomisi” sürdürülemez.

Sert iklim koşulları yumuşayınca sebze fiyatları biraz gerilese de; diğer alanlarda potansiyel olan ama askıda tutulan, vergi indirimleri ile tutulan, bir de “komuta ile tutulan” fiyatların seçim sonrasında yükselmesi kaçınılmaz olacak.

Eğer bir “beka sorunu” varsa hanelerin yaşam ve geçinmeleri alanında olduğuna hiç şüphe yok.

Uğur Gürses

© Deutsche Welle Türkçe