1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

"ABD mektubu sonrası Türkiye S-400'den dönemez"

12 Haziran 2019

S-400 krizindeki son durumu DW Türkçe için değerlendiren Murat Yetkin’e göre, Pentagon’un tehditlerle dolu mektubunun ardından Türkiye’nin geri adım atıp Rusya ile anlaşmayı iptal etme ihtimali ortadan kalkmış görünüyor.

https://p.dw.com/p/3KED7
Armenien - Russische Militärübung 2011 Waffensystem: Flugabwehrrakete S-400 Triumf / möglicherweise eine RM-75
Fotoğraf: Imago/Itar-Tass

Ankara günler süren suskunluğunu bozdu ve Milli Savunma Bakanı Akar, ABD Savunma Bakan Vekili Patrick Shanahan’ın "müttefiklik ruhuna uygun olmayan” üsluptaki mektubuna yanıt vermek üzere çalıştıklarını söyledi. Yalnızca bu açıklamanın tonu bile, Türkiye’nin geri adım atıp Rusya ile anlaşmayı iptal etmeyeceğine işaret ediyor ama gelin Ankara’da kapalı kapılar ardında ne gibi değerlendirmeler yapıldığına biraz daha yakından bakalım.

ABD Başkanı Donald Trump’ın 29 Mayıs’taki telefon görüşmeleri ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın S-400’ler konusunda “ortak çalışma grubu” önerisini kabul etmesi, sanki her taraf için riskleri azaltan bir çıkış yolu bulunabileceği izlenimi doğurmuştu. Trump ile Erdoğan’ın 28-29 Haziran’da Japonya’nın Osaka kentinde toplanacak G20 liderler zirvesi çerçevesinde buluşabilecekleri haberi, krizin 23 Haziran İstanbul seçimleri sonrasına ertelendiği ve Ankara’ya manevra zamanı kazandırdığı şeklinde yorumlanmıştı.

Murat Yetkin
Murat YetkinFotoğraf: Privat

Oysa Trump’ın çalışma grubu kararının 30 Mayıs’ta Beyaz Saray tarafından doğrulanması üzerinden bir hafta geçmeden, 6 Haziran’da Shanahan tarafından Akar’a gönderilen mektup, bu tabloyu değiştirdi. Tablonun değişmesinde mektup kadar, mektubun aynı gün Amerikan medyasına sızdırılmış olmasının da payı vardı. Ankara’daki değerlendirmelere göre, bu hamle bir bakıma Türkiye’nin kamu diplomasisi ile vermek istediği “bir yolunu bulabiliriz” iyimserliğini ortadan kaldırmayı amaçlıyordu. Ama bundan da çok, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve yakın çevresine hâkim olan “Başkan Trump ile şahsi yakınlıkla bu işi çözeriz” kanısına karşı, “Hayır, Trump’ın yetkileri sınırlı; askerî kararlar Pentagon, siyasi ve mali kararlar Kongre onayı olmadan mümkün değil” mesajı veriyordu mektup. Yani bir anlamda, Amerikan askeriyesi, Türk askeriyesine “İşinizi sadece Başkandan-Başkana ilişkiyle çözmeniz mümkün değil” mesajını vermiş oluyor. Bu durumda Pentagon, bir taşla iki kuş vurmak amacıyla, Trump’ın Erdoğan ile yapması düşünülen görüşmesindeki manevra alanını da kısıtlamış oluyordu.

Geri dönüşü olmayan noktaya geliyor

Pentagon sadece Türkiye’nin S-400 teslimatını kabul etmesi halinde ortağı olduğu halde F-35 uçakları anlaşmasından 31 Temmuz itibarıyla dışlanacağını söylemekle kalmıyordu. Kongre’nin hem Cumhuriyetçi, hem Demokrat kanatlarının ittifakıyla Türkiye’nin Amerika’nın Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Karşı Koyma Yasası (CAATSA) yaptırımlarına da maruz kalabileceğini, bunun Türk ekonomisini daha da kötü etkileyeceğini, NATO bünyesinde işbirliğinin aksayabileceğini ve dahası Türkiye’yi Rusya’ya “aşırı bağımlı” hale getireceğini söylüyordu.

Bu mektuptan sonra Türkiye’nin ABD’nin tehditlerinden çekindiği için geri adım attığı şeklinde yorumlanacak bir karar değişikliğine gitmesi, Rusya ile anlaşmayı iptal edip, teslimatı almaması ihtimali ortadan kalkmış görünüyor. Türkiye 1964’te ABD Başkanı Lyndon Johnson’un Başbakan İsmet İnönü’ye yazdığı mektuba “Yeni bir dünya kurulur, Türkiye o de yerini alır” cevabını vermişti. Keza 1974 Kıbrıs harekâtı ardından 1975'te uygulanan silah ambargosuna karşı Başbakan Süleyman Demirel İncirlik üssünü ABD uçuşlarına kapatmış, bu ihtilaf üç yıl sürmüştü. 2003 yılında Meclis’in ABD askerilerinin Irak’ı işgal harekâtında Türkiye topraklarını kullanma yolundaki hükümet tezkeresini reddetmiş olması da akıllarda.

Bu defa konunun farkı, Rusya’nın S-400 satışını sadece Amerikan Patriot pazarından pay almak için değil, aynı zamanda doğrudan NATO içinde ikilik çıkarma amacıyla da kullanıyor olmasında. Pentagon nasıl Türkiye’yi Rusya nüfuz sahasına kaptırmanın siyasi, askerî ve ekonomik risklerini göze aldığı izlenimi vermek istiyorsa, Türkiye de seçeneksiz olmadığı izlenimini vermek isteyecektir. Akar’ın cevap mektubunda geri adım atılmayacağının söylenmesi şaşırtıcı olmamalı.

Bu durum NATO ittifakını etkileyecektir. Türkiye’nin tam da bu dönemde yeni askerlik yasasıyla ordusunda yapısal değişikliğe gitmeye hazırlanması, NATO’nun ikinci büyük kara ordusunun, üstelik ABD ile ciddi uyuşmazlık içindeyken, yeniden şekillenmesi anlamına geliyor. Bu durum Avrupa güvenliğini de Almanya-Fransa-İtalya çekirdeği dâhil NATO’nun Avrupalı müttefiklerini de konuya müdahil olmaya zorlayabilir.

Özetle, hızla geri dönüşü olmayan noktaya doğru ilerleniyor. Bu artık bir çözüm ihtimalinin kalmadığı anlamına gelmiyor ama çözüm için manevra sahasının oldukça daraldığı anlamına geliyor.

Murat Yetkin

© Deutsche Welle Türkçe