1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Yeni güç dengesi

30 Ocak 2017

Suriye'nin İdlib bölgesindeki muhalif gruplar arasında bir süredir süren birleşme süreci yeni bir boyuta ulaştı. Ortadoğu uzmanı Serhat Erkmen, Suriye'deki yeni güç dengesini mercek altına aldı.

https://p.dw.com/p/2WgN3
Syrien Hubschrauber der russischen Luftwaffe wurde bei Idlib abgeschossen Rebbelen der Jabhat Fateh al-Sham Gruppe
Fotoğraf: Reuters/A. Abdullah

ABD Başkanı Donald Trump'un "güvenli bölge" açıklaması ve Astana sonrası Rusya'nın özerklik içeren anayasa taslağı konuşulurken İdlib'te pek dikkat çekmeyen, ancak Suriye açısından çok kritik gelişmeler yaşandı. İdlib'teki muhalif gruplar arasında bir süredir süren birleşme süreci yeni bir boyuta ulaştı. Şam'ın Fethi Cephesi'nin başını çektiği 5 grup birleşerek Şam'ın Kurtuluşu Hareketi'ni ilan etti. Diğer yandan başka gruplar da Ahrar Eş Şam'a katıldığını duyurdu. Geçmişte yerel ve geçici uzlaşmazlıkları olsa da birbirlerine karşı açıktan cephe almayan bu iki yapı artık iki rakip grubu temsil eder hale geldi.

Nahost-Experte Serhat Erkmen
Ortadoğu uzmanı Serhat ErkmenFotoğraf: privat

Muhalifler arasında neler yaşandı?

Rejim karşısındaki güçlerin dağınıklığı baştan beri siyasi ve operasyonel anlamda zafiyet ürettiğinden, muhalifler arasında 5 yıldır en çok tartışılan konuların başında birleşme gelmektedir. Fakat şu ana kadar gerçekleşen birleşmeler, grupların tek bir yapıya dahil olması şeklinde gerçekleşmedi. Her birleşme yeni parçalanmaları ve grupların kendi içlerinde ayrılmaları getirdi. Ancak özellikle son dönemde rejimin kontrol ettiği alanın genişlemesi; dışarıdan gelen yardımın azalması ve koşullara bağlanması; çatışma dinamiklerinin bazı grupları zayıflatması ve bazı grup/kişilerin yerel halk arasındaki güvenilirliğini kaybetmesi gibi faktörler muhaliflerin bir yandan birleşirken diğer yandan parçalanmasına neden oldu.

"Birleşme" tartışması son dönemde asıl olarak Suriye'nin diğer bölgelerine de yayılmalarına rağmen asıl ağırlığı İdlib ve Halep'in kırsalında olan gruplar arasında yaşandı. Geçmişte Fetih Ordusu adı altında İdlib'i ele geçiren, Halep'te ciddi ilerleme kaydeden gruplar savaşın son aşamasına girildiğini görerek aylardır tam bir birleşme çabası içine girmişlerdi. Bu birleşmenin iki temel aktörü vardı: Eski adı Nusret Cephesi olan Şam'ın Fethi Cephesi ve Ahrar Eş Şam. Nureddin Zengi, Feylak Eş Şam, Ceyş El Sunne, Şukur Eş Şam, Ceyşul Mucahidin, Festakim Birliği, Şam Cephesi, Ceyşul İslam gibi gruplar da bu sürecin bir parçası oldular. Rejime karşı mücadele etme noktasında uzlaşsalar da gruplar arasında ideolojik farklıklar kadar dış destek, liderlik, yerel çıkar ilişkileri gibi çok önemli farklılıklar vardı. Ancak geçmişte de birleşme çabaları başarısız olsa da bugünkü gibi kutuplaşma ve çatışma üreten bir yapıya dönüşmemişti.

Bugünkü süreç Ocak ayı ortasında Cundul Aksa ile bazı grupların çatışmasıyla başladı. Şam'ın Fethi Cephesi ve Ahrar'ın karşılıklı olarak müdahalesiyle devam etti. Nihayetinde Şam'ın Fethi Cephesi, Nureddin Zengi, El Hak Tugayı, Ensareddin, Ceyş El Sunne'nin yanı sıra, aralarında Ahrar'dan ayrılanların da bulunduğu irili ufaklı grupların katılımıyla Şam'ın Kurtuluşu Hareketi kuruldu. Liderliğini Ahrar'ın eski liderlerinden Haşim El Şeyh (Ebu Cabir)'in yaptığı bu grubun belkemiğini yine Nusra oluşturuyor. Ancak örgütlenme ve sorumlulukların dağıtılmasında Nusra'nın ağırlığı ön planda değil. Buna karşılık Şukur Eş Şam, Ceyşul Mucahidin, Festakim Birliği, Şam Cephesi, Ceyşul İslam'un bir kısmı ise Ahrar'a katıldı. Ayrıca pekçok küçük grup mevcut oluşumlarından ayrılarak bireysel ya da küçük gruplar halinde iki cepheden birisine katılıyor. Örneğin, Ahrar eş Şam içinde askeri ve siyasi olarak önemli konumlarda bulunan bazı kişiler Şam'ın Kurtuluşu Hareketi'ne katıldı. Buna karşın, Nureddin Zengi, Şam'ın Kurtuluşu Hareketi'ne katılırken ondan ayrılan bazı küçük grup ya da kişiler Ahrar'a hatta Feylak Eş Şam'a katıldılar. Bunların sayısı hızla artıyor ve önümüzdeki günlerde hızlı bir yer değiştirme devam edecek.

Bu Noktaya Neden Gelindi?

Yeni dengenin şöyle sıralanabilir:

1. Astana Toplantısı: Astana'ya Ahrar katılıp katılmayacağı son anda belli oldu. Ahrar, katılmadı. Fakat, şimdi Ahrar'ın çatısı altında toplanan grupların önemli bir kısmı toplantıya katıldı. Astana ve öncesindeki hazırlık toplantılarında en çok konuşulan konulardan birisi silahlı grupların Şam'ın Fethi Cephesi'nden uzak durması ve hatta ona karşı savaş açmasıydı. Grupların çoğu Şam'ın Fethi Cephesi ile doğrudan savaşma fikrine yanaşmasa da rejimin değişmesine yol açacak bir süreç karşılığında Şam'ın Fethi Cephesi'nden uzaklaşmayı kabul etti. Bu Şam'ın Fethi Cephesi'nin yakın gelecekte büyük bir tehdit altına gireceğine düşünmesine neden oldu. Nitekim, Şam'ın Kurtuluşu Hareketi'nin kuruluş bildirisinde bu husus açıkça yer alıyor.

2. İstihbarat Şüphesi: Şam'ın Fethi Cephesi'nin lider kadrosu özellikle Ekim 2015'den itibaren yoğun bir saldırı altında. Çok sayıda önemli ismini ABD operasyonlarında kaybetti. Bu operasyonlardan ABD'ye kendisi hakkında istihbarat aktaran grupları sorumlu tutuyor. Bunu kısa vadede tehdit olarak görmesinin yanısıra uzun vadede kendisine karşı yürütülecek operasyonların parçası olduğunu düşünüyor. 

3. Halep'in Rejim'in Kontrolüne Geçmesi: Halep'teki muhaliflerin şehri terketmesi Idlib'teki denklemi değiştirdi. Başlangıçta, daha fazla rejim muhalifinin tek bir yerde toplanmasının muhalifleri rejimin operasyonlarına karşı daha fazla direnmeye sevkedeceği düşünülüyordu. Fakat grupların bir yerde toplanması aralarındaki güç mücadelesini artırdı. Halep'ten çıkanların bir kısmı Fırat Kalkanı Operasyonu'na katılsa da pekçoğu İdlib'te kaldı. Üstelik, Halep'ten sonra hedefin İdlib olacağı beklentisi birçok grubu Rusya ile anlaşmaya yöneltti. Muhaliflerin yaşadığı kaybın süreceği beklentisi saflar arasında kırılmalar yaratmaya başladı. Yeni sürece eklemlenmek isteyenler, Şam'ın Fethi Cephesi'ne açıktan karşı çıkamasalar da aralarına mesafe koymak için yerel çatışmaları ön plana çıkardılar. Şam'ın Fethi Cephesi de sürecin böyle devam etmesi durumunda karşısındaki cephenin güçleneceğini düşündüğünden ön almak istedi. Bu nedenle çatışmalar alan olarak genişledi ve nitelik olarak sertleşti.

4. Bölgesel güçlerinin etkisi: Başta Ahrar olmak üzere diğer gruplar üzerinde etkili olan Katar, Suudi Arabistan, Türkiye ve Batılı devletlerin bir süredir farklı nedenlerle destekledikleri gruplara ŞFC'den ayrılmaları baskısı yaptığı biliniyor. Astana'yla birlikte bu baskı doruğa çıktı. Üstelik "güvenli bölge"nin kısmen de olsa gündeme gelmesi, grupların dikkatini ellerinde tutabilecekleri bir toprak parçası olması ihtiyacına dönüştürdü. El Kaide ile eş tutulan Şam'ın Fethi Cephesi'nin varolduğu bir alanın bölge devletleri ve Batı tarafından "güvenli bölge" olarak görülemeyeceği açık. Bu nedenle oluşabilecek bir güvenli bölgenin Şam'ın Fethi Cephesi'nden temizlenmesi lazım. Bu bazı gruplar için özellikle maddi açıdan önemli bir fırsat.

Yakın Gelecekte Ne Olabilir?

Yeni güç dengesinde ibre şimdilik ve az bir farkla Şam'ın Kurtuluşu Hareketi'nden yana görünüyor. Bir kere, bünyesinde topladığı silahlı güçlerin sayısı, niteliği, örgütlenmesi ve silahlanması açısından bakıldığında Ahrar'dan daha güçlü. İkincisi, bölgede etkili olan bazı dinadamlarının desteğini almayı başardı. Abdullah Muheysini, Abdulrezzak El Mehdi, Ebu Haris el Masri ve Ebu Yusuf el Hamavi gibi isimler Şam'ın Kurtuluşu Hareketi'ni destekliyor. Bunların sayısı artabilir. Üçüncüsü, çok güçlü bir medya ağına sahip. Son olarak Astana'ya karşı çıkan yerel halk içinde epey destekçi buluyor.

Buna karşılık Ahrar'ın gücü küçümsenmemeli. Şam'ın Kurtuluşu Hareketi'nin gazabından çekinen gruplar Ahrar'da kaldı. Ayrıca yeni gruplar da katılabilir. Sayısal olarak bakıldığında Ahrar tek başına en güçlü gruplardan birisiydi, yeni katılımlar daha da güçlendi. Fakat Ahrar'ı asıl güçlü yapan sınır kapılarındaki denetimi. Bu ona önemli bir maddi kazanç sağlıyor. Son olarak dış yardımlar Ahrar'ın kritik zamanda imdadına yetişebilir. Üstelik, Ahrar'ın tepesinde gezinen ABD ve Rus ve rejim uçakları da yok. Dolayısıyla şu anda ikisinin farklı avantajları var ve bu nedenle açık bir üstünlükten sözedilemez. Fakat yine de eğer ilk günlerdeki katılım eğilimleri devam edecek olursa bir süre sonra Şam'ın Kurtuluşu Hareketi'nin sahayı domine edecek bir güce ulaşması şaşırtıcı olmaz.

Bugünkü noktaya gelinceye kadar El Kaide'nin Suriye'deki stratejisi, Afganistan'daki tecrübesinin ışığında şekillendiriyordu. Bir anlamda, Taliban'ın rolünü Ahrar, El Kaide'nin rolünü Nusra oynayacaktı. Fakat gelinen noktada bu durum değişti. Şam'ın Kurtuluşu Hareketi kendisi yerel gruplarla işbirliği yaparak Taliban'a dönüşmeye çalışabilir. Ancak, Suriye, Afganistan gibi göreli izole bir alan değil, bölge devletlerinin etkisi hafife alınamaz. Ya da Ahrar ve Şam'ın Kurtuluşu Hareketi çatışmanın zarar getireceğini düşünerek iki ayrı yapı olarak göreli bir denge kurabilirler. Fakat, bunun ne kadar uzun süreli olacağı bilinemez. Eğer iki grup da çatışma dinamiklerini kontrol edemez ve çatışmaya girerse bundan en kazançlı Rusya ve Suriye hükümeti çıkacaktır. Çatışmanın hemen çıkması beklenmemeli, fakat yeni ittifaklar, kendi iç dinamikleri ve dış etkenler nedeniyle tek başına karar veremeyecek kadar karmaşık birer yapıya dönüşen iki yapının sonunda çatışması kaçınılmaz olabilir.

© Deutsche Welle Türkçe

Serhat Erkmen

Doç. Dr. Serhat Erkmen Ahi Evran Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve 21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Ortadoğu ve Afrika Araştırmaları Merkezi Başkanı olarak görev yapmakta.