Almanya'daki Türkler tartışmalara ne diyor?
20 Nisan 2017Köln’de restoran işleten Bahattin Demirci referandum sürecinde ortaya çıkan siyasi gerilimden rahatsızlık duyanlardan. 31 yıldır Almanya’da yaşadığını ifade eden Demirci, son aylarda gerilen Almanya ve Türkiye ilişkilerinin Almanya’daki Türkleri endişelendirdiğini vurguluyor.
Demirci, "Almanya’da Türkler arasında bir ayrışma oldu. Evetçiler ve Hayırcılar var. Bu çok kötü bir durum. Eskiden sağcılar ve solcular vardı. Onun gibi. Herkes birbirini eleştiriyor. Hakaret, aşağılama var. Oysa demokraside herkesin bir siyasi görüşü vardır. Herkes birbirine saygı duyar” diyor.
Anayasa değişikliğini onaylayan Türklerin Almanya’yı terk etmesini isteyen siyasilere tepki gösteren Demirci, “Bunu kabul etmek mümkün değil. Bizler artık bu toplumun bir parçasıyız. Birbirimizi sahiplenmeyi de öğrenmeliyiz” diyor.
"Türk seçmenler siyasi malzeme olarak görülüyor"
Köln’de hekim İlkay Bozdağ Turan, Türk siyasilerin Almanya’da yaşayan Türk seçmenleri “Siyasi malzeme” olarak gördüklerini ileri sürerek, “Ortam çok gerildi. Şu anda Almanya’da zor bir sürece girildi” diye konuşuyor.
Almanlarda Türkiye’ye olan ilginin giderek düştüğünü gözlemlediğini vurgulayan Bozdağ şöyle konuşuyor: “Almanya’daki Türklerin yüzde 63’ünün Erdoğan’ı desteklemesi Almanların Türklere bakışlarını değiştirdi. Bir tedirginlik var. Almanya’da köktendinciliğin artacağından endişe ediyorlar. ‘50 yıldır burada yaşıyorlar. Ama demokrasiyi özümseyememişler' diye bakıyorlar. Zaten önyargılar var. Şimdi bir de bu gelişmeler bizleri daha da endişelendiriyor. Özellikle gençler için sıkıntılı bir dönem olacağını düşünüyorum. İş başvurularında ayrımcılıklar olabilir. Ev kiralamada daha büyük sorunlar yaşanabilir. Bana göre Türk siyasetçiler Almanya’daki Türkiyelileri siyasete malzeme yapmamalı. Onlar artık bu ülkede yaşayacaksa, geleceklerini burada kurmak istiyorlarsa Alman siyasetinde etkili olmalılar.”
Köln'de dönerci Turhan Özdemir ise siyasi gerginliğin aşırı uçları güçlendirmesinden endişe ettiğini kaydediyor. Almanya’da doğduğunu ve bu ülkede yaşamını sürdürmeye kararlı olduğunu belirten Turhan, “Türk vatandaşıyım. Ama buralıyım. Şimdi Evetçi Türkleri burada istemiyoruz diyenler çıktı. Bunu sadece Almanlar söylemiyor. Hayır oyunu tercih eden Türkler de söylüyor. Bu yanlış. Evet ya da hayır diyebilir insanlar. Kimse siyasi tercihinden dolayı dışlanmamalı” şeklinde görüşlerini dile getiriyor.
Birleştirici siyaset beklentisi
Türk Üniversiteliler ve Akademisyenler Derneği Başkanı Levent Taşkıran, Almanya'da yaşayan Türk vatandaşlarının başkanlık sistemi lehine oy kullanmasının başlıca nedenlerinden birini Almanya’ya olan güvenlerinin yeterince yüksek olmamasına bağlıyor.
Taşkıran’a göre 56 yıldır Almanya’da yaşayan Türkler istihdam piyasasında ve sosyal yaşamda fırsat eşitliğinden yeterince yararlanamadıklarını düşünüyor.
Alman siyasilerin bazı açıklamalarını eleştiren Taşkıran, “Türkiye karşıtı söylemlerin son dönemlerde arttığı bir gerçektir. Federal Meclis’in 1915 olaylarını soykırım olarak tanımlamasından sonra başlayan süreçte bu durum gittikçe şiddetini artırdı. Mizah krizleri, bakanların konuşacakları salonlara yapılan baskılar ve buna benzer ortamı geren gelişmeler Türklerin Almanya'ya güvenini sarstı” diyor.
Levent Taşkıran, Alman politikacıların Türklerin Almanya’ya aidiyet duygularını geliştirmek için yeni politikalar üretmeleri gerektiğini vurguluyor.
“Sorun politik katılım”
Köln'de göçmenlere yönelik faaliyetler yapan bir kurumda sosyal danışman olarak çalışan pedagog Ali Kılıçarslan, Alman siyasetinin Türklere mesafeli durmasının olumsuz yansımaları olduğuna işaret ediyor. Kılıçarslan, “Alman siyasilerin Türkiye’ye yönelik eleştirel yaklaşımları da Türklerde dışlanmışlık duygusunun oluşmasına yol açıyor. Böylece bu kesim daha fazla Türkiye siyasetine ilgi duyuyor" diye konuşuyor.
"Önyargılar körüklenmemeli"
Türk ve Alman siyasilerin Avrupalı Türkler konusunda hassas davranmadıklarını kaydeden Kılıçarslan şöyle devam ediyor:
"Almanya’nın bir seçim arenasına dönüştürülmemesi konusunda Türk siyasilerce daha hassas bir tutum sergilenmeliydi. Buna karşın Türk siyasilerin Almanya’da vatandaşlarla buluşmalarına da engel çıkarılmamalıydı. Karşılıklı suçlamalar, siyasi çatışma ortamı ortak yaşamı olumsuz yönde etkiliyor. Hem Alman hem Türk tarafı şimdi şu soruyu kendilerine sormalı: Bu yaşanaların getirisi ve götürüsü ne oldu?"
Kılıçarslan’e göre Almanya’daki ortak yaşamın sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesi için Türkiye ve Almanya ilişkileri acilen normal seviyesine dönmeli.
"Siyasilere ve medyaya bu konuda görevler düşüyor“ diye konuşan Ali Kılıçarslan, “Hem Türk hem Alman medyası her iki toplumda zaten var olan ön yargıları daha fazla körüklememeli. Medya birlikte yaşama kültürünü desteklemeli, ayrışmalara yol açmamalı. Türk ve Alman siyasetçiler de birleştirici bir söylem geliştirmeli. Aidiyet duygusunun gelişmesine destek olmalı“ şeklinde önerilerini sıraladı.
Mezarlar uyumun göstergesi
Referandum sürecinde tüm kutuplaşmalara karşın Almanya’daki Türkler arasında siyasi çatışma ortamı oluşmadığına dikkati çeken Kılıçarslan, “Demokrasi kültürünün gerektirdiği bir olgunluk içinde insanlar bu süreci yaşadı. Bu olumlu bir göstergedir" diyor.
56 yıllık göç tarihinde Türk-Alman ilişkilerinin köklü bir hale geldiğini vurgulayan Kılıçarslan, “Karma evliliklerle akraba iki toplum oluştu. Yeni kuşak kendine vatan olarak Almanya’yı görüyor. Artık Türkler, cenazelerini Almanya’da defnediyorsa, ibadethaneler inşa ediyorsa, burası onların vatanları olmuş demektir. Bu olguyu hem Almanlar hem de Türkler artık hiç akıllarından çıkarmamalı“ diye konuşuyor.
© Deutsche Welle Türkçe
Tuncay Yıldırım