Almanya'daki Türkler: Sandık mı boykot mu?
23 Eylül 2017Münih'in "Küçük İstanbul" adı verilen bölgesi ana tren garının tam karşısında bulunuyor. Burada sokakta Türkçe konuşulduğunu duymak, kebapçılardan küçük çay dükkânlarına kadar Türkiye'ye ait her şeyi bulmak mümkün. Seçim heyecanı burayı da sarmış durumda. Almanya'da seçme hakkı bulunan bir milyona yakın Türkiye kökenli seçmen var. Bu nedenle Türkiye kökenlilerin sandıktaki tercihinin yeni siyasi tablo üzerinde az da olsa etkisi olabilir.
Çoğu artık 'ikinci nesil' veya 'üçüncü nesil' olan bu seçmen grubunun, Türkiye ile sıkı bağları var. Türkiye'deki siyasi gelişmeleri izliyor ve Almanya'daki Türkiye tartışmalarını yakından takip ediyorlar. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığı "Türkiye dostu olmayan partileri boykot" çağrısı da Almanya'da çok ses getirdi. Münih'te yaşayan Hasan Baş, bu çağrıya kulak veren Türkiye kökenlilerden biri. "Küçük İstanbul"da bir berber dükkanı işleten Baş, sekiz yıl önce Almanya'ya yerleşmiş. Bir Alman'la evli olan ve Alman vatandaşı olarak ilk kez sandığa gitmeye hazırlanan Baş, oyunun rengini Erdoğan'ın çağrısının belirleyebileceğini söylüyor.
"Erdoğan ne derse onu yapıyoruz"
Baş, artık Alman pasaportuna sahip olmasına rağmen kendisini "Kalben Türk'üm" sözleriyle anlatıyor. Referandumda ve Türkiye'deki son seçimlerde AKP'ye oy verdiğini aktaran Baş, "Başkanımız Erdoğan'ı takip ediyoruz, ne derse onu yapıyoruz" şeklinde konuşuyor. Baş, görüşleri nedeniyle zaman zaman eşiyle ve Almanya'da yaşayan diğer Türklerle fikir ayrılığına düştüğünü ve sorun yaşadığını da aktarıyor.
Peki, Türkiye'nin siyasi gündemi Almanya'daki Türkiye kökenliler arasında bir kutuplaşmaya neden oluyor mu? DW'ye konuşan 25 yaşındaki öğrenci Zeynep Yıldızemir, Türkler arasında bir bölünme olduğu görüşünde. Yıldızemir, "Burada bölünmeyi hissedebiliyorsunuz. AKP cephesini destekleyen bir grup var. Bir de konuya biraz daha mesafeli yaklaşıp Türkiye'deki anti-demokratik gelişmeleri eleştiren bir grup var. Bu bölünme, aileleri, dostlukları dahi etkiliyor" diyor.
Erdoğan'dan boykot çağrısı
Almanya ile Türkiye arasındaki ilişkilerde 15 Temmuz darbe girişiminin ardından zorlu bir döneme girildi. Alman milletvekillerinin İncirlik'i ziyaret etmesine izin verilmemesi ve referandum etkinliklerinin iptalinin Erdoğan tarafından Nazi uygulamalarına benzetilmesi ile yükselen gerginlik, DİTİB'e bağlı imamların Gülen yapılanmasına ile ilişkisi olduğu iddia edilen kişiler hakkında Ankara'ya bilgi sağladığının ortaya çıkmasıyla daha da tırmandı.
Bir yıl içerisinde aralarında Alman gazeteci Deniz Yücel ve insan hakları aktivisti Peter Steudtner'in de olduğu 11 Alman vatandaşının Türkiye'de tutuklanması, Merkel yönetiminin Türkiye'ye yönelik politikasına sertleştirme kararı alması ile sonuçlandı. Geçen ay Almanya'daki Türklere seslenen Erdoğan, Hristiyan Demokratlar, Sosyal Demokratlar ve Yeşillerin Türkiye'nin düşmanı olduğunu belirterek "Türkiye'ye karşı düşmanlık yapmayan partileri destekleme" çağrısında bulundu.
Erdoğan'ın bu çağrısının kendi siyasi tercihini etkilemeyeceğini belirten Türk kökenliler de var. Münih'te doğup büyüyen Meriç Baltıca onlardan biri. DW'ye konuşan Baltıca, "Erdoğan'ın yasaklama yetkisi yok, belki tavsiyesini dile getirebilir ama bana hiçbir şeyi yasaklayamaz. Bu onun görüşü, Türkiye demokratik bir ülke ve öyle de kalmalı. Hiç kimse beni hangi partiyi seçeceğim konusunda etkileyemez" diyor.
Boykota katılanlar
Son kamuoyu anketlerine göre, Almanya'da 24 Eylül'de yapılacak seçimleri Hristiyan Demokrat Birlik'in bir kez daha aday gösterdiği Başbakan Angela Merkel kazanacak. Merkel'in partisi, Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıkması ve çifte vatandaşlık gibi konulardaki olumsuz tutumu nedeniyle Türk kökenliler arasında fazla popüler değil. Türk kökenliler geleneksel olarak Sosyal Demokrat Parti'yi (SPD) seçiyor. Ancak bu geleneğe uyup uymama konusunda bu kez kararsız kalanlar var. Hasan Baş onlardan biri. Baş, "Bu seçimlerde oy vermeyi düşünmüyorum hiç" diyor.
Almanya'daki Türkiye kökenlilerin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın boykot çağrısına uyması veya oy kullanmaması halinde SPD en fazla kayba uğrayacak parti. Öte yandan bu durumdan yüzde 5 barajını aşmayı hedefleyen küçük partiler de faydalanabilir. 24 Eylül'deki seçimin sonuçları ne olursa olsun yeni hükümetin önündeki en önemli gündem maddelerinden biri, seçim döneminde yapılan sert açıklamalar ile daha da zarar gören ilişkileri tamir etmeye çalışmak olacak.
© Deutsche Welle Türkçe
Natalie Carney / DW