1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Alman ekonomisinde gizli gerileme

Boehme Henrik Kommentarbild App
Henrik Böhme
11 Ağustos 2022

Korona, Ukrayna savaşı, doğal gaz sıkıntısı... Krizler birbirini takip ediyor, ekonomi nefes alamıyor. Almanya, 1990'ların sonundaki gibi bir kez daha "Avrupa'nın hasta adamı" mı olacak?

https://p.dw.com/p/4FOyc
Containerschiff im Hamburger Hafen, Hamburg,
Fotoğraf: Rupert Oberhäuser/picture alliance

Ekonomik gerileme öyle bugünden yarına meydana gelmez. Sessiz adımlarla, yavaş yavaş yaklaşır. Her gün yayınlanan rakamlara biraz daha yakından bakarsanız, bunun emarelerini fark edebilirsiniz. Örneğin sanayi üretimi, yeni siparişler veya perakende satışlar gibi başlıklara ait haziran verileri incelendiğinde, geçen yılın aynı ayına kıyasla (enflasyondan arındırılmış olarak) neredeyse yüzde dokuz oranında düşüş kaydedildiği görülüyor. Wiesbaden merkezli Federal İstatistik Kurumu, böyle bir tablonun 28 yıldır ilk kez oluştuğuna dikkat çekiyor. Kulağa hayli dramatik geliyor.

Özellikle de son iki yılda korona salgınından zaten büyük ölçüde zarar görmüş olan perakende sektörü için. Aynı zamanda bu veriler şunu da gösteriyor: Ukrayna savaşı, enflasyon ve son olarak Tayvan geriliminin tırmanması gibi endişe verici gelişmeler nedeniyle insanlar para harcamaktan kaçınıyor. 

Henrik Böhme
Henrik Böhme

Enflasyon artışı devam edecek

Henüz kimse bizi gerçekten neyin beklediğini, tüm bunların günlük yaşamımızı nasıl etkileyeceğini tam olarak bilmiyor. "Her şey giderek daha da pahalılaşıyor” söylemi hiçbir zaman şimdiki kadar doğru olmamıştı. Almanya'da enflasyon şu anda biraz durgunlaşsa ya da hatta bir nebze düşüş olsa da bu sadece anlık bir görüntü ve iki geçici önlem nedeniyle çarpıtılmış bir resim: Birincisi, yerel ulaşımı kapsayan dokuz euroluk ucuz bilet uygulaması ve ikincisi de göreceli benzin indirimi. Her iki sübvansiyon da ay sonunda bitecek ve ardından enflasyon oranının çift haneli rakamlara ulaşması uzun sürmeyecek.

Üstelik ev sahipleri, kiracılarına elektrik ve ısınma faturalarını gelecek yıl başında gönderecek ve bunların fiyatları daha şimdiden keskin bir şekilde arttı. Üstelik tüm bu fiyat artışlarının sonu da görünmüyor. Sıcak bir eve, sıcak suya ve yeterli elektriğe sahip olmaya devam etmek için insanlardan ne kadar daha fazla ödeme yapmaları gerektiğine dair bazı kaba tahminler yürütülüyor. Üç kat mı, dört kat mı? Kesin olan, faturaların çok ama çok yüksek olacağı. Bu durum insanların para harcama konusunda temkinli davranmasına, büyük alışverişlerin ertelenmesine ve korona dönemindekinin aksine şimdi daha ucuz ürünlere yönelmesine neden oluyor.

Tehlikeli maaş-fiyat sarmalı

Sendikalar, önümüzdeki toplu sözleşme müzakere turlarında en azından enflasyon artışının telafi edilmesini istiyor ve bu doğrultuda maaş zammı taleplerini de yüksek tutuyor. Örneğin Hamburg liman işçileri için müzakere masasında yüzde 12,5'luk bir zam teklifi var ama Verdi sendikası bunu bile yetersiz buluyor. Lufthansa, yer personeli için yüzde 19'a varan net ücret artışına gitti. Ancak bu durum, maaş-fiyat sarmalı olarak adlandırılan ve resesyonu hızlandıran bir tehdit oluşturuyor. Zira maaşlara yapılan zamlar, fiyat artışlarını de beraberinde getiriyor.

Alman ekonomisinin bel kemiği olan KOBİ'lerde de durum pek parlak değil. Kamuya ait KfW Bank'ın verilerine göre beklentiler, büyük bir resesyon (ekonomik durgunluk) dönemindeki kadar olumsuz yönde. Enerji fiyatlarının dramatik şekilde yükselmesi karşısında, büyük bir işten çıkarma dalgasının olmasından endişe ediliyor. Örneğin Münih Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı, beş milyon istihdamın risk altında olduğunu düşünüyor. Bu gerçekten de akla yatkın bir senaryo.

Almanya, 1990'ların sonunda olduğu gibi bir kez daha "Avrupa'nın hasta adamı" mı olacak? Ekonominin lokomotifi konumundaki Almanya'nın frene basması Avrupa için ne anlama gelecek? Muhtemelen pek hayra alâmet olmayacak. Bu nedenle Avrupa, Kremlin'in enerji şantajı girişimlerine karşı dayanışma göstermelidir. Putin, Avrupalıları bölmeyi ve ekonomilerini bariz şekilde zayıflatmayı başarırsa, hedeflerinden birine ulaşmış olacak. Avrupa ne pahasına olursa olsun bunu önlemelidir. Avrupa dayanışması ve hükümetlerin akıllıca kararları, insanların bu zorlu dönemde geçimlerini sağlamalarına yardımcı olabilir. Yalnızca enerji tasarrufuna yönelik tavsiye ve çağrılar yapmak ise pek yeterli olmayacaktır.