Akıncı Üssü davası: Adil yargılama yapıldı mı?
26 Kasım 202015 Temmuz darbe girişiminin en büyük davalarından Akıncı Üssü davasında mahkeme, kararını verdi. 475 sanıklı davada "sivil imam" olarak anılan Kemal Batmaz, Hakan Çiçek, Nurettin Oruç, Harun Biniş ve darbeyi yönettiği belirtilen 15 asker hakkında 79 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 3 bin 901 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Cezalar, "Anayasa'yı ihlal", "Cumhurbaşkanı'na suikast girişimi" ve 77 kişiyi kasten öldürmek suçlarından verildi.
Davada yargılanan 291 sanık da en az bir kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı, 70 sanık içinse beraat kararı çıktı.
Ankara 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada, darbeyi Akıncı Üssü'nden yönettiği belirtilen "sivil imamlar" ve üsten kalkış yaparak Meclis'i ve sivilleri bombaladıkları iddia edilen pilotlar ile pilotlara emir verdiği ifade edilen komutanlar yargılanıyordu.
Akıncı Üssü neden önemli?
Ankara'nın Kazan ilçesi yakınlarında üs, darbe girişiminin "komuta merkezi" olarak görülmesi nedeniyle kilit önemde. Dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ı rehin aldığı belirtilen askerlerin, Akıncı Üssü'nden çıkarak Genelkurmay Başkanlığı'na gittiği ifade ediliyordu. Rehin alınan generaller de bu üsse getirilmişti. 15 Temmuz gecesi pek çok yeri bombaladığı belirtilen uçakların da yine bu üsten havalandıkları tespit edilmişti. 68 sivil, bu uçaklardan atılan bombalarla hayatını kaybetti. Akıncı Üssü ve civarındaki eylemlerde hayatını kaybedenlerin toplam sayısı ise 77'ydi.
İddianameye göre davanın bir numaralı sanığı, Pennsylvania'da yaşayan Fethullah Gülen. O gece Akıncı Üssü civarında yakalanan, ancak arsa satın almak için orada bulunduğunu söylemesinin ardından serbest bırakılan Adil Öksüz ise iddianamede iki numaralı sanık olarak geçiyor. Davanın en kritik isimlerinden biri de "Yurtta Sulh Konseyi" yöneticisi olduğu iddia edilen, hava orgeneral Akın Öztürk'tü. İddianamede "FETÖ üyesi olmak" ve "darbe girişiminin organizasyonunda görev almak" ile suçlanan Öztürk, ifadesinde "Hulusi Akar'ın talebiyle sabaha kadar darbecileri ikna etmeye çalıştım. Sabah saatlerinde üsteki bazı generalleri de ben kurtardım" demişti.
Öztürk'ün dosyası davanın ilerleyen celselerinde Genelkurmay Çatı Davası'yla birleştirilmiş ve bu yargılamadan 141 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almıştı.
Yargılama adil bir şekilde yapıldı mı?
Kararın okunmasının ardından eski albay Fatih Yarımbaş'ın, "Başkan, görüşürüz seninle" diyerek mahkeme başkanını tehdit ettiği belirtiliyor.
Sincan Cezaevi yerleşkesindeki mahkeme salonu, üç yıldır devam duruşmalarda da karşılıklı atışmalara sahne oldu. Darbe gecesi açılan ateş sonucu hayatını kaybedenlerin yakınları ve yaralananlar ile sanıklar ve onların avukatları arasında defalarca tartışma yaşandı.
Peki dava süreci nasıl işledi? Adil bir yargılama yapıldı mı?
Avukat Turgay Özcan, Akıncı Davası'nda yargılanan beş sanığın avukatı. "Haksız yere yargılandığını düşündüğümüz beş sanığı mahkemede savunduk" diyen avukat, DW Türkçe'nin sorularına yanıt verdi.
Soruşturmanın en önemli ögesinin, bütün delilleri ortaya koyacak şekilde bir iddianame hazırlamak olduğunu söyleyen Özcan, "Soruşturma safhasında deliller doğru ve düzgün bir şekilde değerlendirilmedi. Dolayısıyla yargılama da iyi yapılmadı" diyor.
15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında pek çok sivilin mağduriyet yaşadığını, kiminin hayatını kaybettiğini, kiminin de yaralandığını ifade eden Özcan, "Beri yandan yalnızca asker oldukları, o gün Akıncı Üssü'nde bulundukları ve emirlere uydukları için haksız yere yargılanan insanlar da var" diye konuşuyor. Bu sözleriyle avukat Özcan, askeriyedeki emir-komuta zincirine ve astın, üstün talimatına karşı gelemeyeceğine işaret ediyor.
"İddianame mütalaaya, mütalaa karara dönüştü"
Darbe girişimiyle ilgili açılan davaları başından bu yana yakından takip eden gazeteci Müyesser Yıldız da bu davayı darbe girişiminin "ana davası" olarak nitelendiriyor. Yıldız, "Çok büyük bir davaydı. Bu nedenle sürecin sağlıklı ve derli, toplu ilerlemesi gecikti" diyor. Deneyimli gazeteci, üç yıllık süreci "İddianame mütalaaya, mütalaa da karara dönüştü" diye özetliyor. Yıldız bunun ne anlama geldiğini ise "Hemen hemen üç yıl boyunca hiç yargılama yapılmamış, dosyaya deliller gelmemiş ya da sanıklar bazı iddiaları çürütmemiş gibi… Başta iddianamede ne yazıldıysa, onlar üzerinden hüküm verildi" şeklinde açıklıyor. Gazeteci bu nedenle, adil yargılanma ilkesine ne kadar uyulup uyulmadığı noktasında tereddütleri olduğunu da sözlerine ekliyor.
Yıldız, duruşmalar sırasında yaşanan bazı olayları ve gariplikleri de aktarıyor. Bunların arasından belki de en dikkat çekici olanıysa, dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve Genelkurmay İkinci Başkanı Yaşar Güler ile ilgili verilen karar.
Yıldız şöyle konuşuyor: "Mahkeme ara karar verdi ve Akar ile Güler'i dinlemek istedi tanık olarak. Akar ile Güler, mağdur ve müşteki aynı zamanda. Derdest edildiler, üsse götürüldüler. Çok önemli tanıklardı ve onların dinlenmesi önemliydi. Ancak hem Sayın Akar, hem de Sayın Güler dediler ki, 'Genelkurmay çatı davasında ifade verdik, onu dikkate alın.' Yani 'Biz gelmiyoruz' demeye getirdiler. Oysa Genelkurmay'daki olay ayrı, Akıncı'daki olay ayrıydı. Orada anlatılacaklar başka, burada anlatılacaklar başkaydı. Bunun üzerine mahkeme, kararında direnemedi ve bu davada her ikisi de dinlenemedi. Bu önemli iki tanık dinlenemedikten sonra adil bir yargılama yapıldı ve adil bir sonuca varıldı denebilir mi?"
Yıldız, yargılamalar sırasında hukukun temel ilkelerine pek dikkat edilmediğini, istinaf aşamasında karara dair herhangi bir değişiklik olmayacağını söylüyor. Daha önceki kimi davalarda yaşananları işaret eden Yıldız, Yargıtay aşamasındaysa verilen cezaların bozulabileceği ihtimali üzerinde duruyor.
Mahkeme, Gülen ve Öksüz ile Serkan Aydın, Ahmet Sürmen, Halit Çetin ve Fatih Arık'ın dosyalarını ise ayırdı.
Sanıklar önce istinaf, ardından da Yargıtay'a temyiz başvurusunda bulunabilecek.
Tunca Öğreten
©Deutsche Welle Türkçe