1 TL kaç dolar? Soruyu tersten sormak, Türk Lirası’nın içine düştüğü acı durumu daha net gözler önüne seriyor, çünkü cevabı içler acısı. Yazıyı yazarken Google bana 1 TL = 0,061 Amerikan Doları diyor. Bu bol sıfırlı rakam dakikada bir, bazen saniyede bir değişiyor. Euro tarafını soracak olursanız, 1 TL bu yazıyı yazarken 0,054 Euro ediyordu. Bir başka deyişle, 1 TL = 5 Cent. "Bir TL İngiltere'de kaç Sterlin ediyor" diye soracak olursanız, 4 Pens kadar bir şey. Yani aşağı yukarı hiçbir şey. Paramız başka para birimleri karşısında küçüldükçe küçülüyor. Bağımsız araştırmacılara göre yüzde 60’a vuran enflasyon, Recep Tayyip Erdoğan’ın politika faizi düşürme ısrarı ve TL’nin diğer kurlar karşısındaki düşüşünün yarattığı girdaba kapılmış dibe doğru gidiyoruz.
Asgari ücretlilere yapılacak yüzde 47,5 zam da henüz cebe girmeden erimeye başladı bile. Zam açıklandığı gün, aylık net maaşı 271 dolara denk gelen asgari ücretli, ertesi günün akşamında, aynı parayla ancak 258 dolar alabiliyordu. Yani alacağı zam dolar karşısında 24 saatte yüzde 5 değer kaybetmişti. T.C. vatandaşları, Avrupa’nın en düşük ikinci asgari ücretiyle çalışan işgücü konumundan kurtulamadı.
İhracatçı kazansın, peki hane halkı?
Milyonlarca asgari ücretlinin yanında, maaşı gün be gün eriyen onlarca milyon çalışan, enflasyon ve TL’nin değer kaybıyla depresyona sürüklenirken, yeni Maliye ve Hazine Bakanı Nureddin Nebati, Twitter’da ihracatın nasıl arttığına dair müjdeli haberler paylaşıyordu. Dolar kurundaki yükselişin de etkisiyle Ekim ayında son üç yılın en yüksek cari fazlası kaydedilmişti. Maliye Bakanı’nın, "Tutmazsa üzülürüm" dediği yeni modelin bir ayağı dolar kurundaki artışla ihracat gelirlerini artırmak, cari açığı kapatmak, iyi bir büyüme rakamı yakalamaktı. Halk "Alım gücümüz kalmadı" diye istediği kadar ağlasın, kendisi de tekstil ihracatçısı olan bakan üzgün değil. Mecliste bütçe görüşmelerinde, "Bir işçi kardeşimizin bana gönderdiği, Şems-i Tebrizi’den bir alıntı" diyerek okuduğu, "Sevmeyene karınca yük, sevene filler karınca, Dağı bile taşır insan aşık olup inanınca" sözleriyle işçilere dayanma gücü telkin ediyor. Kendi iş yerindeki çalışma koşullarını Barış Terkoğlu’nun yazısından öğrendiğimiz Bakan Nebati’nin, Sevilay Yılman’a telefonda söylediği "Sen maaş alıyorsun. En fazla neyini kaybedersin? Enflasyonun altında ezilirsin. Ama ben bütün varlığımı kaybederim bu iş düzelmezse eğer" sözleri, meseleye hangi açıdan baktığını ortaya koymuştu zaten.
Tutar mı?
Erdoğan’ın ve Nebati’nin model dedikleri "şeye" gelince… İhracat artıyor, ama ihraç mallarının üretim maliyeti de artıyor. Bir de faiz tarafı var işin. Mahfi Eğilmez’in "Kendime Yazılar" blogunda çok net anlattığı gibi, "Merkez Bankası bankalara yüzde 14 faizle borç veriyor, bankalar da aldıkları parayı yüzde 22 faizle Hazine'ye borç veriyor. Ve biz buna model diyoruz".
Bütün bunlar olurken TL’den kaçış, doları kovalayış sürüyor; TL dolar karşısında 4 ay içinde yüzde 52 civarında değer kaybetti. Enflasyon da tırmanmaya devam etti. Bizler de mecburen üniversitede öğrendiklerimizi tazeleyip, her hafta hesaplar yapıp para politikasının sonuçlarını yazıyoruz.
Nebati’nin hocası Şenatalar: Çok güldüm
Üniversitede öğrendiklerimizi tazelemekten söz etmişken… Nebati’nin bütçe görüşmelerinde CHP karşısında kendisini nasıl savunduğunu belki duymuşsunuzdur. Maliye Politikası ve Kamu Maliyesi derslerini CHP Parti Meclisi üyesi olan Prof. Dr. Burhan Şenatalar’dan aldığını, şimdi de ondan öğrendiklerini uyguladığını söyledi Nebati. Şenatalar’a sordum, "İlk duyduğumda çok güldüm. Öğrenciliğinin üzerinden 30 yılı aşkın bir süre geçmiştir. Bugün uygulanan politikayı bizden nasıl öğrenmiş olabilir ki?" dedi. Yeri gelmişken Sayın Nebati’ye, çok saygı duyduğu hocasının Ekim 2021’de yazdığı "Türkiye ekonomisini kim neden kıskansın" ve Mart 2021’de Merkez Bankası politika faizi daha yüzde 19 iken yazdığı, "İktidarın hataları arttıkça, topluma maliyeti büyüyor" başlıklı yazılarını önereyim. Ama bir işe yarar mı, bilmiyorum. Kendisi "Berlin'de asgari ücret 1585 Euro iken şehir merkezindeki bir kira 1969 Euro, Türkiye'de yeni ücretimiz 4 bin 250 lira 40 kuruş, kira şehir merkezinde 1261 Türk Lirası" diye hakikatten uzak iddialarda bulunabilen biri.
"Dolar dünyanın her yerinde 14 TL" diyen AKP'li
Hadi Nureddin Nebati politikacı, bu yüzden de hakikati işine geldiği gibi eğip bükmeye çalışıyor. AKP dönemi zenginlerini, dolar her arttığında vurgun yapanları da bir kenara koyalım. Cebindeki para her an değer kaybetse de, AKP'yi ve Cumhurbaşkanı’nı savunanlara ne demeli? Medyascope'un "Cumhur'un Kalesi Kasımpaşa" röportajını izlediniz mi? MetroPOLL’ün Türkiye’nin Nabzı Kasım 2021 araştırmasında tespit ettiği yüzde 26’lık Erdoğan seçmeninin bir kısmı burada. Bir Kasımpaşalı, "Kriz var diyorlar ama ben inanmıyorum. Bir tek bizde değil ki, dolar dünyanın her tarafında 14 lira. Türkiye üzerinde oyun oynanıyor" diyor. Bir diğeri "Doların, Euro’nun artması bizi bağlamaz. İsterse 50 lira olsun. Türkiye’ye oynanan oyunları herkes görsün" diyor. Bir diğeri faizin düşürüldüğünden habersiz. Doların yükselmesinin yakıta, faturalarına, üretim maliyetlerine nasıl etki edeceğinden de haberi yok. Ona göre yoksul insanın zaten dolarla işi yok, çünkü doları yok.
Nebati'nin hocası Burhan Şenatalar’ı bulmuşken, videoyu da gönderip söylenenleri nasıl değerlendirdiğini sordum. Daha önce kendimi hesaplara kaptırdığımdan "Yeniden kantitatif iktisat çalışacağım galiba" demiştim, Burhan Hoca "Bence davranışsal iktisat çalış. Bunlar davranışsal iktisadın alanına giriyor" diye cevap verdi. Davranışsal iktisat teorisi, Neo-Klasik teoriden farklı olarak seçmenin "rasyonel" değil, "sınırlı bir rasyonellikte" davrandığını söylüyor.
Hoca haklı. Olan biteni akıl, mantık ve matematikle açıklamanın hiçbir imkânı kalmadı. Memleketteki sınırsız irrasyonelliği ancak böyle anlayabiliriz.
Banu Güven
© Deutsche Welle Türkçe