Akbelen'de son haftalarda yaşananlar, Türkiye'de Gezi'den İkizdere'ye yıllardır verilen mücadelenin, görülen şiddetin ve hukuksuzluğun birkaç güne sıkıştırılmış hali, bir özeti gibi. Akbelen Ormanı'nda hak-hukuk yok, gasp-darp ve yıkım var.
Limak Holding ve IC Holding ortak iştiraki YK Enerji'ye ait Yeniköy ve Kemerköy'deki iki termik santrale yakıt sağlamak amacıyla Akbelen Ormanı'nda yüz binlerce ağacın kesimi,
- kâr uğruna insan eliyle afet yaratılması,
- ağacıyla, böceğiyle ve çiçeğiyle küçük gibi görünen, aslında koca bir bir evren olan bir ekosistemin, bir mikro kozmosun yok edilmesi demek
Bütün bunların karşısında ise, tarihe geçecek türden, onurlu bir direniş var. Ne var ki, hem toprağı ve canlıların yaşam hakkını korumaya çalışan halka, hem de bu hukuksuzluğu ve direnişi belgelemeye çalışan gazetecilere şiddet uygulanıyor. Barışçı protesto hakkını kullananların, onlara yapılan jandarma müdahalesini belgeleyen meslektaşımız Kazım Kızıl'ın yüzüne yakın mesafeden nasıl biber gazı sıkıldığı kayıt altına alındı. Bu konunun da ayrı bir hak ihlali olarak dava edilmesi gerekiyor.
Akbelen'de itirazlara rağmen YK Enerji'ye ait iki termik santrale yakıt sağlamak amacıyla Akbelen Ormanı'nda yapılacak açık maden ocağına ağaçları kestiren YK Enerji büyük bir çevre suçu işliyor. Bir kez daha bu iktidarın da ortak olduğunu görüyoruz. İktidar ağaçların kesimine izin vererek Anayasal bir suç işliyor.
İşin özeti şu: Eski Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Kasım 2020'de YK Enerji'ye Akbelen'de kesim izni veriyor. Bu izninin süresi 2021 sonunda doluyor. Üstelik İkizköy Çevre Komitesi'nin girişimiyle, yürütmenin durdurulması istemiyle açılan ve sonuçlanmamış bir dava da var. Talep, Anayasa'nın, ormanların korunması ve geliştirilmesi için gerekli kanunların konulmasını, gerekli önlemlerin alınmasını ve ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilmemesini öngören 169'uncu maddesine dayanıyor. Şirketlerin ve dönemin bakanının bu maddeyi bilmemesi elbette imkansız.
Klima çalıştırmak için ormanı keser misiniz?
Akbelen'de olanlar sadece kanunlara ve Anayasa'ya değil, akla ve mantığa da aykırı. Nasıl mı? Dünyanın büyük kısmında olduğu gibi, Türkiye'yi de kavuran ısı artışında ormansızlaşmanın rol oynadığı biliniyor. Yangınlarla kaybettiklerimiz yetmiyormuş gibi, küresel ısınmaya neden olan sera gazlarını, karbondioksidi emen yüz yıllık doğal ormanlar madencilik faaliyeti için yok ediliyor.
Evde klima çalıştırmak için doğal ve dev bir klimayı feda eder misiniz? Hayır. YK Enerji işte bunu yapıyor. Kestiklerinin yerine diktiği fidanların ormana dönüşmesi için bir yüz yıl daha beklemek gerekiyor. Orman Genel Müdürlüğü'nün web sitesinde, "23,2 Milyon Hektarlık Orman Varlığımızla Dünyada 46. sıradan 27. sıraya yükseldik. En çok ağaçlandırma yapan ülkeler sıralamasında Avrupa'da birinci, dünyada dördüncü sıradayız" gibi bilgiler var ama madenler için ne kadar doğal orman feda edildiğinin bilgisi yok.
Orman Genel Müdürlüğü'nün websitesinde Akbelen'in de adı dahi geçmiyor. YK Enerji ve ortaklarının kadim ormanlara balta vurabilmek için yaptığı ve Genel Müdürlüğü'n övündüğü ağaçlandırma faaliyetinin sonucu, haritada henüz görünecek cinsten değil. Bu ağaçlandırılan alanlar, kadim ormanların yaptığı gibi, memleketten yükselen sera gazlarını emip, havaya oksijen veremiyor. Bu alanlarda insan eliyle afete uğratılan ekosistem de geri gelmiyor.
Çevreciler Akbelen'de ağaçların beşte üçünün kesildiğini dile getiriyor. ANKA Haber Ajansı'na konuşan Akbelen'deki köylülerin avukatı İsmail Hakkı Atal'a göre, toplamda kesilecek ağaç sayısı 300-350 binin bulabilir. Atal, bu rakamı şöyle hesaplamış: "760 bin metrekarelik alan. Her iki metrekareye bir ağaç desek, 350 bin ağaç yapar. Bu ağaçların arasında 180 yaşında olanlar var."
Yangına körükle gitmek
Tüm dünya kömürlü termik santrallerin küresel ısınmaya katkısını, iklim krizindeki rolünü biliyor. Bu nedenle bu santraller iklim kriziyle mücadele sözünü veren ülkelerde teker teker kapatılıyor. Hal böyle iken, Türkiye'de bu santrallerin ömrü uzatılmak isteniyor. Her iki santrale de 2063 yılına kadar tanınan 49 yıllık ek işletme süresi için Çevre Etki Değerlendirme, kısa adıyla ÇED sürecinin işletilmediğini de hatırlatayım.
Bu santrallere daha fazla kömür taşımak demek, iklim yangınına körükle gitmek demek. Ne var ki, gözü paradan başka bir şey görmeyenlerin umrunda değil. Bu şirketler ve bu afete yol açan iktidarlar bir takım "çevreci jestlerle" yıkamaya çalıştıkları günahlarına, her gün bir yenisini ekliyorlar. Akbelenliler'in mücadelesi ise henüz bitmedi. Sırada kömür için kamulaştırılması istenen milyonlarca metrekarelik tarım alanı ve zeytinliğin savunulması var.