AİHM: Alevilere ayrımcılık yapılıyor
2 Aralık 2014Türkiye’de çok sayıda cemevinin idaresini yürüten Cem Vakfı, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın devlet tarafından resmen kabullenilmiş ibadethanelerin elektrik faturalarını ödeyip cemevlerininkini ödemiyor olmasını “dini temele dayalı ayrımcılık” olarak niteleyip, 2010 yılında Strasbourg Mahkemesi önünde Ankara’dan davacı olmuştu. Davacı vakıf, cemevlerini “Alevi inancının ibadethanesi” olarak tanımlamış ve bu nedenle diğer resmi ibadethanelere tanınan haklardan yararlanması gerektiği tezini ileri sürmüştü.
Türk hükümeti, AİHM önünde yaptığı savunmada, Cem Vakfı tarafından yönetilen Yenibosna Cemevi’ni örnek göstermiş ve bu cemevine “indirimli elektrik tarifesi uygulandığını” ve ayrımcılık yapılmadığını öne sürmüştü. Ankara’nın bu tezleri AİHM yargıçları tarafından ikna edici bulunmadı. Mahkeme, bugün açıkladığı kararında, her şeyden önce düşünce, din ve vicdan özgürlüğünün demokratik bir toplumun “temel direklerinden” olduğunu hatırlattı. Bu özgürlüğün inananlar için olduğu kadar, ateistler, agnostikler, şüpheciler ve inanç konusunu umursamayanlar için de “yüzyıllar içinde elde edilmiş değerli bir kazanım” olduğuna vurguda bulundu. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne taraf devletlerin dinî inanaçlar karşısında “yansız ve tarafsız” kalma yükümlülüklerini de hatırlatan AİHM, “eğer dini ibadethaneler konusunda özel bir statü uygulamaya konulacaksa, bu, ayrımcılık yapılmaksızın tüm inançları kapsamalıdır” değerlendirmesinde bulundu.
'Objektif ve akla yatkın değil'
Cemevlerini “ibadethane” olarak gördüğünü belirten AİHM, Diyanet İşleri’nin cemevlerini elektrik faturası ödenen ibadethaneler dışında tutarak “dinî temele dayalı uygulamada bulunduğu”, bunun da hiçbir “objektif ve akla yatkın gerekçeye dayanmadığı” sonucuna vardı. Strasbourg Mahkemesi, Türk hükümetinin de bu konuda kendisine hiçbir somut kanıt veya açıklama sunamadığının altını çizdi. Mahkeme, bu tespitlerden yola çıkarak, Ankara’nın, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin din ve vicdan özgürlüğüyle ilgili 9’uncu maddesine bağlantılı olarak, ayrımcılıkla ilgili 14’üncü maddesini ihlal ettiği sonucuna vardı. Karar oy birliğiyle alındı.
AİHM, kararın tazminata ilişkin bölümünü ileri bir tarihte açıklayacağını bildirdi. Mahkeme, bu konuda alacağı olası bir karar öncesinde Türk hükümeti ve Cem Vakfı’na uzlaşmaları için dokuz ay süre verdi. Türk hükümeti bu süre içinde Strasbourg’a Cem Vakfı ile anlaştığına dair bilgi verirse AİHM tazminata ilişkin karar almayacak. Aksi halde tazminat kararı AİHM tarafından verilecek. Davacı Cem Vakfı, Türk hükümetinden bugüne kadar ödenen tüm elektrik fatura bedellerinin iadesini talep etmişti, ancak AİHM, sadece davaya temel oluşturan Yenibosna Cemevi’nin ödediği faturaların dikkate alınabileceğini belirtti. Bu arada Türk hükümetinin karara itiraz için üç aylık süresi bulunuyor. Ankara bu hakkı kullanır ve itirazı kabul edilirse, dava AİHM’nin 17 yargıçlı Büyük Dairesi tarafından esastan yeniden görülecek.
Yargıtay'ın kararıyla çelişiyor
AİHM’nin Cem Vakfı kararı üç açıdan önemli. AİHM dolaylı da olsa cemevlerini ilk defa ibadethane olarak niteledi. Bu da Türkiye’de Yargıtay’ın 2012 yılında konu hakkında aldığı “cemevleri ibadethane değildir” kararıyla çelişiyor. Türk Anayasası’nın 90’ıncı maddesinde, “usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır” ibaresi yer alıyor. Dolayısıyla karar, Türkiye’de Aleviler ve cemevlerinin hakları konusunda bundan böyle gerçekleşecek tartışmalar için zemin oluşturuyor.
Karar, sadece elektrik faturaları konusunu içerse de, hükümleri bağlayıcı olan Avrupa Mahkemesi tarafından ilk defa Türkiye’de Alevilere ayrımcılık yapıldığına kanaat getirilmiş olması bakımından da önem taşıyor.
Son olarak, bugün açıklanan karar Alevileri temsil eden kuruluşlar tarafından AİHM gündemine taşınmış ve karara bağlanmayı bekleyen diğer davalar için emsal teşkil ediyor. Bunlar arasında, yine Cem Vakfı yöneticileri tarafından Strasbourg Mahkermesi gündemine taşınan ve Türkiye’de genel olarak cemevlerinin resmi statüsünü konu alan başvuru da var. Bu hassas dava doğrudan AİHM’nin Büyük Dairesi tarafından görülecek. Büyük Daire tarafından alınan kararlara itiraz hakkı bulunmuyor.
©Deutsche Welle Türkçe
Kayhan Karaca / Strasbourg