AB’nin Türkiye stratejisinin şifreleri
8 Temmuz 2020AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Josep Borrell'in Ankara'ya yaptığı ziyaretin ardından gözler AB-Türkiye ilişkilerinin geleceğini şekillendirecek müzakerelere çevrildi.
Hem Borrell hem de AB Dönem Başkanlığı’nı üstelenen Almanya'nın öncelikli hedefi, önümüzdeki haftalarda gerilimin düşürülmesi, güven artırıcı adımların atılması ve ortak çıkarların bulunduğu alanlarda yeni bir işbirliği çerçevesinin oluşturulması olarak özetleniyor.
Diplomatik kaynaklar, tarafların diyaloğu geliştirme konusunda istekli olduğunu, ancak son dönemde Doğu Akdeniz’de tırmanan gelirim, Türkiye-Yunanistan sınırında yaşananlar ile birlikte sorunların iç içe geçmesi ve çetrefil bir hal alması nedeniyle görüşmelerin zor ilerlediğini kaydediyorlar.
Yeni yol haritası belirlenmeye çalışılıyor
Türkiye'nin Suriyeli sığınmacılar için daha fazla mali yardım, Gümrük Birliği’nin modernizasyonu, vize serbestisi, yeni müzakere başlıkları açılması gibi taleplerine karşın AB, öncelikle Doğu Akdeniz’de gerilimin düşürülmesi, ayrıca Türkiye'de yargı bağımsızlığı ve basın özgürlüğü gibi alanlarda adımlar atılmasını istiyor.
Borrell de Ankara temasları sırasında yaptığı açıklamada, Doğu Akdeniz'deki gerilimin yanı sıra Türkiye'nin AB üyelik müzakereleri, vize liberalizasyonu, Gümrük Birliği’nin modernizasyonu, ayrıca Suriye’de ve Libya’da işbirliğinin de ele alınmasına gerektiğine işaret etti.
2016 yılında varılan AB-Türkiye mülteci mutabakatının yenilenmesi için yapılan görüşmelerin zeminini genişletmek isteyen AB tarafı, ilişkileri etkileyen tüm konuları bu yeni işbirliği çerçevesine dahil etmek istiyor.
"Paket çözüm" arayışı
Gelişmeleri yakından takip eden uzmanlardan Dimitrios Triantaphyllou, AB Komisyonu’nun üye ülkelerin beklentilerini de karşılayacak şekilde Türkiye ile bir "paket çözüm" konusunda mutabakata varmaya çalışacağını, iki taraf arasında pek çok konuyu kapsayan bir "al ver sürecinin" devam ettiğini söyledi.
Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Avrupa Çalışmaları Merkezi (CIES) Direktörü olan Dimitrios Triantaphyllou, taraflar arasında uzlaşılacak yeni yol haritasının, aynı zamanda Türkiye - AB ilişkilerinin önümüzdeki birkaç yılın çerçevesini de belirleyeceğine işaret ederken "Şu anda yaşanan, durumun daha kötüye gitmesini önlemeye dönük bir kriz yönetimidir. Ama eşzamanlı olarak Türkiye ile ilişkilerin geleceği ile ilgili de bir strateji belirlenmeye çalışılıyor" dedi.
"Status quo ante’ye, yani gerginlikler öncesindeki statükoya dönmemiz ve gerilimleri azalttıktan sonra buradan ilişkilere yeniden ivme kazandırmamız gerekiyor" diyen Triantaphyllou, bunun Yunanistan ile Türkiye'nin, ikili çetin sorunlarını görüşmek üzere müzakere masasına oturmasının da yolunu açacağı görüşünde.
Ankara nasıl ikna edilebilir?
Türkiye, AB'nin Mülteci Mutabakatı kapsamındaki sözlerini yerine getirmesini, Suriyeli sığınmacılar için öngörülen ilave mali yardımlar için yeni koşulların öne sürülmemesini istiyor.
Çavuşoğlu, Borrell ile basın toplantısında bunun altını çizerek AB'nin göç konusundaki işbirliği için siyasi konuları şart koşmaması gerektiğini söyledi, "Göç konusunu Doğu Akdeniz'e bağlarsanız bu konuyu nasıl çözeceğiz?” diyerek de sitem etti.
Ancak AB’nin Türkiye'ye mülteciler için mali yardımlarını artırarak sürdürmesi ya da Gümrük Birliği müzakerelerini başlatması, Birlik içerisinde uzlaşı sağlanmasına, Türkiye'nin son dönemde büyük gerginlikler yaşadığı Yunanistan, Fransa ve Kıbrıs gibi üye ülkelerin bu uzlaşıya yeşil ışık yakmasına bağlı.
"Seyahat uyarısı bir araç"
AB'nin Türkiye ile yeni bir uzlaşmaya varmak için elinde araçlar bulunduğunu, bunları da kullandığını belirten CİES Direktörü Triantaphyllou, koronavirüs salgını nedeniyle Türkiye'ye uygulanan seyahat kısıtlamalarının kaldırılması konusunun da AB’nin elindeki siyasi araçlardan biri olduğunu söyledi.
Almanya'nın Türkiye'ye seyahat uyarısını Ağustos sonuna kadar uzatmasını "dikkat çekici" olarak değerlendiren Triantaphyllou, "Türkiye'ye giden turistlerin büyük bir bölümünü oluşturan Alman turistlerin gitmeyecek olmaları tabii ki Türkiye'yi zora sokuyor" dedi.
AB üyeleri arasında tartışılan bir diğer konu da Doğu Akdeniz ve Libya konularında yaşanan gerilimler nedeniyle Türkiye'ye yaptırımlar uygulanması. 13 Temmuz’da da AB Dış İlişkiler Konseyi, Türkiye gündemiyle toplanacak.
Borrell ile ortak basın toplantısında Çavuşoğlu, “Türkiye aleyhine kararlar almak sorunları çözmez, daha da derinleştirir… AB Türkiye'ye yönelik ilave kararlar alırsa bunun karşılığını vermek durumunda kalacağız. O zaman durum daha da gerginleşecek” uyarısında bulundu.
Merkel hükümeti, başta olmak üzere AB üyesi birçok ülke, ekonomik yaptırımlara yönelmeden ve Türk hükümeti ile ipleri koparmadan, uzlaşma yönünde tüm imkanları kullanmak istiyor.
Gözler Avrupa Parlamentosu'nda
AB-Türkiye ilişkilerinin geleceğini şekillendirecek diplomatik temaslar hız kazanırken, gözlerin çevrildiği bir diğer kurum da Avrupa Parlamentosu.
Son dönemde siyasi ağırlığı daha da artan Avrupa Parlamentosu, Perşembe günü Türkiye ile ilişkilerin geleceğini gündemine aldı. "Akdeniz’de istikrar ile güvenlik ve Türkiye'nin negatif rolü" başlıklı oturumda siyasi parti gruplarının vereceği mesajların, AB liderleri ve dışişleri bakanlarının önümüzdeki haftalarda yapacakları görüşmelerde dikkate alınması bekleniyor.
Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye Forumu Genel Sekreteri Laura Batalla, DW Türkçe'ye yaptığı değerlendirmede, Türkiye'nin son dönemdeki aşırı iddialı dış politikasının Suriye, Doğu Akdeniz ve Libya konularında yaşananların, hem Brüksel'de hem de AB başkentlerinde soru işaretlerine, endişelere yol açtığını söyledi.
"Böyle kritik dönemlerde, diyalog her zaman olduğundan daha fazla önem taşıyor" diyen Batalla, "Borrell’in Ankara ziyareti aynı zamanda, AB’nin Türkiye'nin aciliyet gerektiren konulardaki görüşlerini dinlemeye hazır olduğunun bir göstergesidir" dedi.
Diyalog isteyenler Almanya'dan umutlu
AB-Türkiye konularında deneyimli bir uzman olan Laura Batala, AB’nin Türkiye'ye yönelik bir strateji belirlemesi gerektiğini vurgularken, Borrell’in Ankara’daki temaslarından sonra Türkiye ile ilişkiler konusunda "kapsamlı bir yaklaşım belirlenmesi gerektiğini" söyleyerek bu ihtiyaca dikkat çektiğini söyledi.
"Ortak çıkar alanlarında gerilim değil işbirliğine ihtiyacımız var" diyen Batalla, bu işbirliğinin “ortak değerler üzerine inşa edilmesi” gerektiğini söyleyerek sözlerini şöyle tamamladı:
"Dönem Başkanı Almanya’nın yakılan köprülerin yeniden inşa edilmesini sağlayacak bir fırsat yaratabileceği umudu var. Ama bu her iki tarafın ilişkilerdeki önemli konuları çözüme kavuşturmak için ortaya koyacakları iradeye bağlı."
Değer Akal
© Deutsche Welle Türkçe