ABD'nin eski elçisi: Serinkanlı akıl üstün gelecektir
15 Şubat 2018ABD'nin eski Ankara büyükelçisi, Atlantik Konseyi Avrasya Merkezi kıdemli uzmanı Ross Wilson, Suriye nedeniyle gerilimin tırmandığı ABD-Türkiye ilişkilerinin geleceğini DW Türkçe'ye değerlendirdi.
ABD Dışişleri Bakanı Tillerson'ın gerilimin azaltılması hedefi doğrultusunda yapacağı Türkiye ziyaretinin büyük önem taşıdığını söyleyen Wilson, çetin sorunları çözmeye çalışırken ittifakın parçalanmamasını sağlamanın her iki tarafının çıkarına olduğunu vurguladı. Wilson, "Serinkanlı askeri akıl üstün gelecektir" diye konuştu.
Atlantik Konseyi Avrasya Merkezi kıdemli uzmanı Ross Wilson'a yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle:
DW Türkçe: NATO'nun en büyük iki askeri gücü olan Türkiye ile ABD arasında karşılıklı uyarılara, ültimatomlara tanıklık ediyoruz. Bu söz savaşı nereye varır? Suriye'de, alanda bir askeri çatışma riski var mı?
Ross Wilson: Söz savaşı, ciddi bir boyuta vardı. Türk yetkililerinin, ABD'nin sözlerini tutmadığı algısına dayanan bir kızgınlığı var. Pentagon'da ise Türk tarafının tepkisinin aşırı, ölçüsüz olduğu gerekçesiyle tepki var. İyi bir istikamete doğru gidilmiyor. Bununla birlikte, askeri bir çatışma olasılığının düşük olduğunu düşünüyor, çok da endişe duymuyorum. Özellikle de serinkanlı askeri aklın üstün geleceği kanaatindeyim. Bununla birlikte yanlış insanların, yanlış zamanda, yanlış yerde olmaları gibi nedenlerden ötürü kazaen, bazı olaylar yaşanması ihtimali var ama çok da olası değil.
Ankara, ABD'nin PKK'nın Suriye'deki uzantısı olarak gördüğü PYD'ye verdiği destekle Türkiye sınırında PKK'nın kontrolünde bir özerk bölgenin oluşumunu güçlendirdiği görüşünde. Size göre ABD, gerçekten de Suriye'de bir özerk Kürt bölgesi mi kurmaya çalışıyor?
Dışişleri Bakanı Tillerson, Suriye konusunda bir süre önce Hoover Enstitüsü'nde yaptığı konuşmada olabildiğince açık bir şekilde, Suriye'nin bütünlüğünün korunmasından söz etti, ABD'nin Suriye'nin kuzeyinde bir Kürt özerk bölgesi ya da bağımsız bir bölgeden yana olduğu yorumunun yapılmasına imkan vermeyecek şekilde konuştu. Bu önemli. Uygulamada ise ABD ordusunun buradaki angajmanı, Kürtlerin, özellikle PYD'nin Suriye'nin kuzeyindeki siyasi ve askeri hedeflerini destekler nitelikte oldu ve bu ciddi bir sorun. Ben ordumuzun hedefinin bir bağımsız Kürt devletinin inşası olduğunu düşünmüyorum. Onların odağı IŞİD ile mücadele. Ve şu anda IŞİD'in eski savaşçılarının Suriye dışına geçişlerinin önlenmesi için sınırda güvenliğin sağlanmasına odaklanıyorlar. Bu aslında Türkiye için de olumlu bir şey, ama bu hedef doğrultusunda izledikleri yol, kullandıkları araç ve yöntem kanımca Dışişleri Bakanı Tillerson'ı bundan kısa bir süre önce yaptığı açıklamaları bakımından, yapıcı olmadı, zarar veren bir nitelik taşıdı.
Türkiye, ABD'nin sözünü tutmadığını, PYD'nin Fırat'ın doğusuna çekilmediğini bu nedenle de Afrin'e harekatın, Menbiç'e genişletileceğini söylüyor. Size göre bu konuda gerilimi düşürecek bir mutabakat, anlaşma sağlanabilir mi?
Dışişleri Bakanı Tillerson'ın Ankara ziyaretinde bunu gerçekleştirmeyi hedeflediğini düşünüyorum. Kanımca ileriye doğru ancak bir kaç unsuru içinde barındıran bir denklemle yol alabiliriz. Öncelikle Washington'da Suriye'de neyin mümkün olabileceği konusunda biraz daha gerçekçiliğe ihtiyaç var. Bunu yaparken de Suriye'de dönüşüm için ABD'nin ortaya koymaya hazır olduğu kaynaklar da dikkate alınmalı. Görünen o ki, en olası senaryoya göre Esad iktidarda olmayı sürdürecek, yavaşça kararlı bir şekilde ülkenin büyük bölümüne kontrolünü genişletmeye çalışacak. Ancak şu da çok açık: Suriyeli Kürtler son iki, üç yılda IŞİD'e karşı yürütülen savaştan önemli ölçüde güçlenerek çıktı ve Suriye'de önümüzdeki bir iki yıl içerisinde yaşanacak dönüşümde farklı bir role sahip olacaklar. Türkiye, tüm Suriye'nin kuzeyini ele geçirmediği müddetçe, ki bu gerçekçi değil, bunu önleyecek konumda değil. Ancak bununla birlikte Türkiye'nin meşru bir güvenlik sorunu var. Ben uzun süredir PYD ile PKK'nın aynı şey olduğu kanaatini taşıdım, PYD her halükarda PKK'ya bağlı bir örgüt, müttefiki. İşte ancak bu üç gerçeği dikkate alarak yol alabiliriz. ABD'nin Suriyeli Kürtler üzerindeki ağırlığını onları Türkiye'ye tehdit oluşturmayacak bir yöne doğru itmek için kullanabiliriz. Türkiye ile ilişkilerimizi de Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyinde istikrar ve güvenliğin sağlanmasında anahtar rolü oynayabileceği şekilde değerlendirmeliyiz…Önümüzde çok çetin bir yol var…
Türk-Amerikan ilişkilerinde tek sorun Suriye değil. Gülen'in iadesi meselesi, Türkiye'de belirli kesimlerde 2016 yılındaki darbe girişiminde ABD'nin parmağı olduğu iddiası, tırmanan ABD karşıtlığı, konsolosluk görevlilerin gözaltına altına alınması, Sarraf davası, Türkiye'de demokrasi ve insan hakları alanındaki gerilemenin ABD'de yol açtığı tepki…
Evet, ikili gerilimler ve Türkiye'deki iç siyasi gelişmelerden ötürü duyulan derin kaygı, iyi ilişkilerin önünde önemli engeller. Ancak müttefiklik ilişkisinin geleceği bakımından asıl belirleyici olacak olan Suriye. ABD ve Türkiye'nin Suriye konusunda makul ve nispeten uyumlu bir uzlaşı sağlayabilmesi müttefiklik ilişkisinin geleceğini belirleyecek. Diğer sorunlar, son bir kaç yıldır olduğu gibi yönetilebilir. Ancak Suriye temel konu.
ABD Dışişleri Bakanı Tillerson'ın ziyareti ile gerilimi düşürmek mümkün olur mu?
Dışişleri Bakanı Tillerson'ın bölgeye gerçekleştirdiği ziyarete Türkiye'yi dahil etmesi son derece önemli. Trump'ın ulusal güvenlik danışmanı McMaster'ın Ankara'ya gitmek için vakit ayırmış olması da. Gerçi basından görebildiğim kadarıyla çok iyi geçmemiş ama görüşlerin karşılıklı olarak samimiyetle dile getirilmesi önemli. Savunma Bakanı Mattis'in Türk mevkidaşı ile görüşmesi önemli. Tillerson'ın Türkiye ziyareti bir fırsat yaratabilir, tabii sağduyunun üstün gelmesi halinde…
McMaster'ın ziyareti sırasında "Stratejik ortaklığın teyit edildiği" açıklandı. Mevcut ilişkiler stratejik ortaklık olarak nitelendirebiliyor musunuz?
Türkiye NATO üyesi olmayı sürdürüyor. Bu da tanım itibariyle Türkiye'yi ABD'nin önemli stratejik ortağı yapıyor. Türkiye, dünyanın çok, çok zorlu bir bölgesinde, ABD için son derece büyük bir öneme sahip. Aynı şekilde ABD ile bağ, NATO ile bağ Türkiye için devasa öneme sahip. Bu bağ, Türkiye'yi, bölgesinde yer alan ve ittifak anlaşması içerisinde olmadığımız diğer ülkelere kıyasla güçlendiriyor. Çetin sorunları çözmeye çalışırken bu ittifakın parçalanmamasını sağlamak, muhafaza etmek çok ciddi anlamda her iki tarafın da çıkarına. Daha az dostane bir ilişkimiz olduğu açık, ama hem Washington hem Ankara'nın ittifak ilişkisini koruması çok büyük önem taşıyor.
ABD'ye İncirlik ve diğer bazı üslere erişiminin durdurulması yönünde çağrılar yapılıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu adımı atmasına ihtimal veriyor musunuz?
Bu büyük, çok, çok büyük bir adım. Ancak aklıselim kişiler, geri dönüşü olmayacak, herkesi çok daha kötü bir duruma sokacak bu tür adımların atılmasından imtina ediyor. Umudum bu noktaya gelinmemesi. Bu spekülasyon çözüme katkı sağlamıyor. Türkiye'nin IŞİD'e karşı koalisyonda kalmayı sürdürmesi, İncirlik'in bu amaçla ABD ve diğer koalisyon üyesi uçaklarının kullanımına açık olması önemli. İlişkinin bu yönünde başlayacak bir kopuş son derece yıkıcı olur.
Değer Akal
© Deutsche Welle Türkçe