AB'de kendi muharip gücünü kurma tartışması
2 Eylül 2021Almanya Savunma Bakanı Annegret Kramp-Karrenbauer, Afganistan tecrübesinden ders çıkarıp, Avrupa Birliği'nin (AB) güçlü bir askeri bağımsızlığa sahip olması gerektiğini savundu. AB savunma bakanları toplantısının düzenlendiği Slovenya'nın Kranj kentinde konuşan Alman Bakan Kramp-Karrenbauer, "Afganistan acı bir son, ağır bir mağlubiyet" ifadesini kullanarak, "AB bağımsız olmalı ve kendi başına hareket edebilmeli" dedi.
Hükümetlerin inandırıcılığının bağımsız ve kendi başına hareket yeteneğine bağlı olduğunun da altını çizen Bakan Kramp-Karrenbauer, böyle bir adımın NATO ya da Amerika Birleşik Devletleri'ne (ABD) alternatif olarak görülmemesi gerektiğini de vurguladı.
Kramp-Karrenbauer, "Avrupa olarak ABD'nin çekilme kararına kendi yetersizliğimizi bildiğimizden itiraz edemedik. Afganistan'da Batı büyük bir yenilgiye uğradı. Bunun kalıcı bir mağlubiyet olup olmayacağına ise Avrupa ve ABD'de bundan sonra atılacak adımlar karar verecek" diye konuştu.
Almanya ve 13 AB üyesi bağımsız bir muharip AB gücü talep ediyor
Almanya ve 13 AB üyesi ülke geçen Mayıs ayında, ilk başta 5 bin askerden oluşan bir muharip AB askeri birliğinin kurulmasını talep etti. AB'nin bağımsız ve kendi başına hareket kabiliyetini artırmasına yönelik olan ve güvenlik konusunda gelecekteki hedefleri tanımlayan "stratejik pusula" çerçevesinde de, söz konusu askeri birlik meselesinin 2022'de Fransa'nın AB dönem başkanlığında kabul edilmesi planlanıyor. "Stratejik pusula" kapsamında ilk kez AB tarafından güvenliğe yönelik tehdit analizlerinin yapılması da öngörülüyor.
AB'nin güvenlik ve askeri açıdan ABD'den bağımsız olması uzun yıllardır tartışma konusu. Son olarak ABD güçlerinin partnerlerle yakın iş birliği yapmadan Afganistan'dan çekilmesi Batılı ülkeleri zor durumda bırakmış, inandırıcılıkları kadar hareket kabiliyetleri de sorgulanır hale gelmişti. Dolayısıyla askeri açıdan kendi gücünü oluşturması tartışması AB içinde yeniden alevlendi.
AB dönem başkanı Slovenya’nın Savunma Bakanı Matej Tonin, Afganistan deneyiminde de görüldüğü gibi ABD'ye askeri açıdan bağımlı olmayı sonlandıracak bir askeri birlik planının, ülkelerin gönüllülük temelinde oluşturulması gerektiğini savundu. Tonin, gönüllü üye ülkelerin desteğiyle ve üye ülkelerin basit çoğunluğunun da oyu ile kısa sürede 5-22 bin civarında askerin bir araya getirilmesi modelini önerdi.
Tartışma 2007’den beri var
AB içinde krizlerde hızla reaksiyon gösterip müdahale edebilecek bir askeri güç kurulması tartışması 2007 yılından bu yana gündemde. Bin 500 askerden oluşması tartışılan birlik meselesi şimdiye kadar hayata geçirilmedi. Bunun önündeki en büyük engel ise karar için bütün üye ülkelerin onay vermesi zorunluluğu.
Letonya Savunma Bakanı Artis Pabriks, "Üye ülkelerde istek yokken muharip birlikten söz etmenin ne anlamı var" diyerek ortak askeri güç fikrine karşı çıkarken, "Kuru sözlerin Taliban'ı ikna etmeyeceğini" savundu. Lüksemburg Savunma Bakanı François Bausch ise üye ülkeleri konuyu nihayete erdirmeye davet etti.
Afganistan fiyaskosunda hükümetler ve istihbaratlar sorumlu
Aralarında Almanya’nın da bulunduğu bazı AB üyesi ülkelerde, Afganistan fiyaskosundan hükümetler ve gizli istihbarat servisleri sorumlu tutuluyor. Almanya'da, ABD güçlerinin Afganistan'dan çekilmesinden kısa süre önce yapılan ve yetersiz kalan Alman büyükelçilik ve sivil vatandaşların tahliyesi ile az sayıdaki Afgan çalışanın ülkeden çıkarılması sırasında yaşanan panik ve riskli operasyonların faturası, başta Savunma Bakanı Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) üyesi Annegret Kramp-Karrenbauer ile Sosyal Demokrat Partili (SPD) Dışişleri Bakanı Heiko Maas'a kesildi. Her iki bakana da bazı kesimler tarafından istifa çağrıları yapılırken, diğer yandan 26 Eylül'de genel seçimlere az süre kalmış olmasının bu adımı gereksiz kıldığı yorumları yapılıyor.
Savunma Bakanı Kramp-Karrennbauer ile Dışişleri Bakanı Maas'ın son günlerde yürüttükleri diplomatik çabaların, oluşan siyasi ve kişisel yıpranmayı azaltmak amacını taşıdığı iddia ediliyor. İlaveten iki bakanın Afganistan konusundaki çabalarının, hem bakanlık dönemlerinin tamamına olumsuz damga vurmasını engellemek hem de 26 Eylül sonrası Almanya’da kurulacak bir koalisyonda yeniden görev alma ihtimallerini yükseltmek amaçlı olduğu kaydediliyor.
AFP,dpa / ETO,ET
© Deutsche Welle Türkçe