ABD ürünlerine ek vergi tüketimi nasıl etkileyecek?
16 Ağustos 2018Markette sıra beklediğim sırada önümdeki müşterinin aldığı çakmağı kasadan geçiren çalışan şaşırıyor. Bu aralar alışveriş sırasında vatandaşlar, bir yandan zam geldiğini yeni öğrendikleri ürünlere şaşırıyor diğer yandan da gelecek zamlarla bu kışın nasıl geçeceğini kara kara düşünüyor.
Bu karamsar düşünceler devam ederken, dün Resmi Gazete'de yayımlanan kararla ABD'den alınan 22 ürün grubunda vergi oranları iki katına çıkarıldı. Ancak ABD menşeili ürünlere getirilen ek gümrük vergisinin vatandaşlardaki endişenin önemli bir parçası olduğunu söylemek pek mümkün değil.
Ek vergi konulan ürünlerden biri, sert kabuklu meyveler. Yıllardır kuru kahveci ve kuruyemişçi olarak çalışan Hürrem bey, sohbet ettiğimi dükkanı dört ay önce devralmış. Ancak oldukça şikayetçi:
"Ben üç aydır zarar ediyorum. Üç aydır kirayı ve masrafı cebimden ödüyorum. Bir ay daha öderim ama Eylül ayında düzelir inşallah. Yoksa cebimdeki para bitecek kızım. Ben buraya sürekli cebimden para koyuyorum."
"ABD'den geleni satmayacağız"
Kriz nedeniyle satışların bir süredir azaldığını, alanın yine aldığını ama daha az almak zorunda kaldığını anlatıyor. Dükkanında sattığı badem ve cevizler ABD'den geliyor. Yeni vergiler nedeniyle satın aldığı ülkeyi değiştirmek zorunda kalacak:
"ABD'den geleni satmacağız da Ukrayna'dan, Romanya'dan geleni satacağız. Tıkır tıkır kırılan cevizi satmayacağız da, kafasına vurulanı satacağız. İspanya'dan gelen badem de var ama lezzeti yok. Gerekirse oradan da alırım."
"Tüketiciye yansıması yüksek olmaz"
Ekonomist Dr. Özlem Albayrak da ek vergi getirilen pirinç ya da kuruyemiş gibi gıda ürünlerinin piyasada alternatiflerinin olduğuna, dolayısıyla tüketiciye yansımasının yüksek olmayacağını dikkati çekiyor. "Asıl soru, Türkiye gibi bir ülkenin neden ABD'den pirinç ya da kabuklu meyve ithal ettiği olmalı" diyor. Doların son birkaç senedir artış göstermesi nedeniyle ABD menşeili ürünlerin bir süredir zaten pahalı olduğunu hatırlatıyor. Vergi getirilen bir diğer grubun otomobil ve kozmetik olduğunu dile getirerek, bu ürünlerin lüks mal kategorisine girdiğini söylüyor.
Albayrak'ın da işaret ettiği gibi, İstanbul'un Beşiktaş semtinde kozmetik dükkanı sahibi olan ve ismini vermek istemeyen bir kadın işletmeci, dükkanındaki ürünlerden hiçbirinin ABD'den gelmediğini belirterek, "O ürünler pahalı, biz satmıyoruz" diyor. ABD menşeili kozmetik ürünlerinin büyük alışveriş merkezlerinde satıldığını ve alıcısının da orta üst sınıf olduğunu dile getiriyor.
"Müşteri değil ama satış azaldı"
Ek vergi getirilen bir diğer grup ise alkollü içkiler… ABD'nin Türkiye'ye en çok sattığı alkollü içkilerin başında viski ve bira geliyor. Tekel bayii sahibi ismini vermek istemeyen bir genç adam, dükkanında ABD, Almanya ve Belçika'dan ithal edilen biralara halen azımsanmayacak sayıda talep olduğunu söylüyor. Son dönemde müşterileri değil ama satışları azalmış:
"Normalde dört tane ABD menşeili bira içen şu an iki tane içiyor. Ama içen yine de içiyor. Sigara markasını değiştirene de ben denk gelmedim."
"Bize ABD'den kâğıt gelmez ki"
Engin bey ve Fatma hanım, kırtasiye dükkanı olan bir çift. Kırk altı senedir işletilen baba yadigarı dükkanın kirasını ödemekte zorlansalar da kapatıp gidemiyorlar. "Külliyen zarardayız. Ya fotokopi çekiyoruz ya da çıktı veriyoruz" diyorlar. Kâğıt fiyatlarına gelen ek vergiden söz ediyorum ama haberleri olmamış bile. Engin bey, "Bize ABD'den kâğıt gelmez ki. Brezilya'dan, Malezya'dan, Portekiz'den gelir" diyor.
ABD menşeili ürün satmamalarına rağmen dolardaki artışın onları da kaçınılmaz olarak etkileyeceğini söylüyorlar:
"Satış illa ki yükselecek. Dolara bağlı her şey neticede. Dolar yükseldi mi kâğıda, kaleme, her şeye zam geliyor."
"Türkiye için öncelik Avrupa Birliği ülkeleri"
Özlem Albayrak'a göre, ABD ile Türkiye'nin ekonomik olarak getirdiği ek yükümlülüleri bir diplomatik atışmanın parçası olarak değerlendirmek gerekiyor.
ABD'nin Türkiye'den satın alınan çelik ve alüminyumda gümrük vergisinin iki katına çıkarmasını daha önce diğer ülkeler için de getirdiğini ifade eden Albayrak, "ABD bu konuda esasen Çin ile atışıyor. Türkiye ile de diplomatik krizin zirveye ulaştığı bir anda karar çıktı" diyor. İki ülkenin ekonomisinin sarsılacağı şekilde ticari partner olmadığını söyleyerek, "Türkiye için öncelik, Avrupa Birliği (AB) ülkeleri" diye ekliyor. Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Onursal Başkanı Taner Kılıç'ın dün serbest bırakılmasını da AB ile tekrardan yakınlaşma çabasının bir parçası olarak görüyor.
"Misillemeler iki tarafa da zarar verir"
İstanbul Bilgi Üniversitesi öğretim görevlisi ekonomist Murat Sağman ise ekonomik misillemelerin iki tarafa da zarar vereceğini söylüyor. "Reaksiyon çabuk veriliyor ama sonra da unutuluyor. Bu iş, 'kaybet-kaybet'tir. Sonuçta Türkiye cari açık veren ve borçlu olan bir ülke. Türkiye ABD için jeopolitik partnerdir" diyor. Sağman, Tüketicinin bir süre ABD mallarını boykot etmek gibi tepkiler koyabileceğini ancak bu durumun da kısa sürede sona ereceğini düşünüyor.
Burcu Karakaş
© Deutsche Welle Türkçe