'AB süreci tehlikede'
16 Ocak 2014Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki üyelik müzakereleri 40 aylık duraksamanın ardından Kasım ayında Bölgesel Politika faslının açılmasıyla ivmelenmişti. Bu fasıl, Türkiye’nin üyeliğine kesinkes karşı duran Fransa’nın eski Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy nedeniyle siyasi blokaja takılan beş fasıldan biriydi. İki yıl önceki Sarkozy ziyareti dışında 22 yıl sonra Türkiye’yi ziyaret edecek ilk Fransa cumhurbaşkanı olan François Hollande’ın 27 Ocak’taki ziyareti öncesi, 21 Ocak’taki Recep Tayyip Erdoğan’ın Brüksel seyahati de AB-Türkiye ilişkilerini ülke gündeminde üst sıralara taşıyacak gibi görünüyor.
17 Aralık’ta başlayan yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının yarattığı siyasi ve hukuki çalkantılar, AB içerisinden de sert tepkilere neden oluyor. Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu üyesi İngiliz vekil Andrew Duff “Türkiye bir devlet krizi içinde. Ana sorun güçler ayrılığı ilkesinin eksikliği. Yargı güvenliği ve siyasi güç birbiriyle çelişiyor. Erdoğan gelecek haftaki Brüksel ziyaretinde, kendi deyimiyle ‘darbe’ olarak nitelendirdiği sürecin nedeni olarak gördüğü Gülen hareketini açıklamalı. Anlamakta zorluk çekiyoruz. Gülen hareketinin güçlü olduğunu her zaman biliyorduk. Fakat bunu paralel devlet olarak değerlendirmemiştik. Şüphelerim yüksek” diyor.
'Kör kalamayız'
Kuvvetler ayrılığı tartışmalarını beraberinde getiren Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) düzenlemesiyle ilgili konuşan Erdoğan, “AB ülkelerinde HSYK ile ilgili oturmuş bir sistem yokken, her ülke kendine ait düzenleme yaparken, Türkiye’nin HSYK düzenlemesi ile ilgili beyanatta bulunmak kimsenin haddine değildir” sözleriyle sert açıklamalarda bulunmuştu. AB Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun görüştüğü AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle’nin, HSYK’nın yapısında planlanan değişiklik teklifinin, kriterlere uygunluk açısından AB ve Avrupa Konseyi ile paylaşılmasını istemişti.
Daha önce de hem Avrupa Parlamentosu hem de AB Komisyonu'ndan soruşturmaların seyrini etkileyecek hukuk dışı müdahalelerden kaçınılması yönünde “endişe” beyanları gelmişti. İki haftalık sessizliğin ardından ABD’den de “bağımsız yargı, şeffaf yönetim” çağrısı yapıldı. Buna karşın Erdoğan’a uzak Asya seyahatinde eşlik eden yeni AB Bakanı ve Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Endişeye mahal yok” yanıtını verirken, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın eleştirisi ağır oldu. Arınç, önceki günkü açıklamasında HSYK yasa tasarısına ilişkin, “AB’nin Türkiye Parlamentosunda görüşülen kanun teklifi üzerinde herhangi bir söz, beyan ve eleştiride bulunması doğru bir şey değil” dedi.
Duff, bu açıklamalara ilişkin, “Bu açıklamalar, AKP’nin AB üyeliği hedefinde ciddi olmadığını gösteriyor. Bir gerçek var ki Türkiye, Kopenhag kriterlerini uygulamıyor. Biz de burada oturup, kör kalamayız” karşılığını veriyor.
Duff, müzakere sürecin beklemede olduğunu, eleştirilerini Mart ayına kadar yayınlanacak yıllık ülke raporunda daha açık ifade edeceklerini belirtiyor. Duff, “Bölgesel politikalar faslı kapanabilir. Üyelik süreci durabilir. Haftaya Erdoğan Brüksel’e geldiğinde yaptığı açıklamalarla bunu önlemesini umarım. Bir kavşaktayız. Türkiye bugüne dek söz verdiği reformları uygulamadı. Umarım Erdoğan, üyeliğin ne anlama geldiğini bir daha düşünür. Egemenlik haklarına bir müdahale olduğu düşüncesinden vazgeçer. Kritik bir süreçteyiz” diyor.
'Tehlike her zamankinden büyük'
Gülen hareketinin Türkiye’de etkin olduğunu önceden de bildiklerini, fakat daha şeffaf olarak içeriğinin açıklanması gerektiğini belirten Duff, “Gülen’in 1980 ve 90’larda daha muhafazakar, Hristiyan karşıtı söylemleri son yıllarda daha modernize olmuş gibi görünüyordu. Okulları, kurumları, medyadaki uzantılarını gördükçe oldukça şaşırdım. AKP içindeki kötücül yanı gördük. Türkiye’nin istikrarını kaybetmesi AB’nin de yararına değil. Oldukça endişeliyiz. Umarım kısa sürede her şey normalize olur” diyor.
Avrupa Parlamentosu Hristiyan Demokrat Grubu üyesi Alman Renate Sommer de, Türkiye’ye ağır eleştiriler getirdi. Sommer, endişesini şu sözlerle dile getiriyor: “Türkiye'nin, AB üyeliğini istediğini ifade etse de son yıllardaki aksiyonlarında bunu göstermediğini düşünüyorum. Gezi protestoları ve yolsuzluk soruşturmasında da bunu gördük. Son yaşanan süreçle ilgili olarak da Türkiye’de demokrasi krizlerinin yaşanabileceğini her zaman söylemiştim, şu anda yaşanıyor. Yeni faslın açılmasına da karşı çıkmıştım. Ancak Barroso'nun gelecek haftaki Erdoğan ile görüşmesinde eleştirilerde sert olmasını umuyorum. AB her zaman Türkiye’ye karşı yumuşak davrandı. Düşünce ve ifade özgürlüğü sorunlarını çözmezse Türkiye’ye karşı daha güçlü davranması gerekecek. Türkiye'de AB süreci her zamankinden daha fazla tehlikede.”
AB ile vize muafiyeti karşılığı Geri Kabul Anlaşması’nın imzalanması, Yunanistan’ın AB Dönem Başkanlığı’nı üstlendiği sırada Kıbrıs’ta ortak bildiri imzalayan TÜSİAD, Yunanistan Girişimcileri Konfederasyonu SEV, Kıbrıs Türk İş adamları Derneği İŞAD ve Kıbrıs İşverenleri ve Sanayicileri Federasyonu OEB ve Hollande ile Erdoğan ziyaretleri, ilişkileri hızlandırma açısından olumlu gelişmelerdi. Ancak 17 Aralık ve sonrasında devam eden yolsuzluk soruşturmasının bağımsız yürütülmesine, HSYK tasarısına, kuvvetler ayrılığı ilkesinin ihlaline ilişkin eleştirilerin, temel hak ve özgürlükler konusundaki kötü sicilin etkisiyle, Türkiye-AB ilişkilerinin 2014’te oldukça zorlu bir sürece gireceğini söylemek, kahinlik sayılmasa gerek.
© Deutsche Welle Türkçe
Kıvanç Özvardar / İstanbul
Editör: Ercan Coşkun