Aşı salgın için derman olabilecek mi?
7 Ekim 2020Koronavirüs ile mücadele devam ederken, bilim insanlarının aşı çalışmaları da tüm hızıyla sürüyor. Çoğu kişi bulunacak bir aşıyı umutla bekliyor ancak aşının istendiği kadar hızlı ve etkili bir çözüm olup olamayacağı tartışma konusu.
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre koronavirüs için aralarında Türkiye'nin de olduğu çeşitli ülkelerde 200’e yakın aşının çalışmaları halen devam ediyor.
Bu aşılar birbirinden farklı yöntemlerle üretiliyor ve farklı aşamalarda.
Türkiye'deki 13 aşı çalışmasından 5'inde insan çalışmaları safhasına yaklaşılmış durumda.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan son yaptığı açıklamada, alt yapısı uygun bir yerli firmanın ayda 20 milyon doz üretim kapasitesi olduğunu belirterek, "İkinci bir firmamızın da üretim altyapısını tamamlamasıyla bu rakam ayda 50 milyon dozun üstüne çıkabilecektir. İnsan çalışmaları için önümüzdeki hafta bin doz aşı üretilmiş olacak" ifadelerini kullandı.
Bilim insanları "ihtiyatlı iyimserlik" içinde
Bilim insanları ise aşı konusunda ihtiyatlı bir iyimserlik içinde. Aşı çalışmalarının mutlaka desteklenmesi gerektiğini belirten uzmanlar, ancak aşının yaygınlık kazanmasının zaman alabileceğini vurguluyorlar.
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, şu anda dünyada dokuz tane aşının FAZ3 denilen son araştırma safhasında olduğunu hatırlatarak, aşıda gelinen son durumu şöyle özetliyor:
"Bunların bitmesi, yayınlanması, etkili ve güvenilir çıkan aşılar için ruhsat başvurusunda bulunulup değerlendirilmesi, arkasından her ülkenin kendi laboratuvarlarında güvenli etken madde açısından değerlendirmesi, bunlar biraz zaman alır. Ama bireysel koruyuculuk için önümüzdeki sene bir ya da birkaç aşı ortaya çıkacak gibi görünüyor."
Ankara Üniversitesi'nden Prof. Dr. Necmettin Ünal da aşı çalışmalarında gönüllü deneklerden biri. Ünal, aşı için normalde daha uzun süreler gerektiğine ancak şu anda buna zaman olmadığına dikkat çekiyor.
Alman bir firmanın aşısı 27 Ekim’de Ünal üzerinde de denenecek. Aşı yapılmasının ardından kendisini iki yıl takip edeceklerini söyleyen Ünal, "Bir yan etki var mı, antikor oluşuyor mu, hastalık geçirdim mi? Birçok detayı var bu işin. Yani aşının etkinliği aslında yaklaşık iki sene sonra belli olacak. Ama şu anda üretilen hiçbir aşıda bunu bekleme lüksüne sahip değiliz" yorumunda bulunuyor.
Yerli aşının üretimi
Diğer ülkelerin aşılarının insan üstündeki denemeleri Türkiye'de de gönüllülerle yapılırken, yerli aşının son aşamaya geldiğine yönelik açıklamalar da tartışılmaya devam ediliyor.
Sağlık Bakanlığı web sitesine göre Türkiye’de aşı üretimi 1996’da DBT ve kuduz aşısı, 1997’de ise BCG aşı üretiminin kesilmesi ile sona ermişti. Aşı üretiminin sona ermesi ile aşılar başka ülkelerden satın alınarak temin ediliyor. Ancak Covid-19 gibi bir etkili bir salgının ortaya çıkması Türkiye’nin kendi aşısını üretmesi gereğini yeniden ortaya çıkardı.
Mehmet Ceyhan, geçen hafta bir yerli firmanın Tekirdağ Çerkezköy’deki üretim tesisini gezme fırsatı bulduğunu söyleyerek, "Global düzeydeki firmalardan aşağı kalmayacak şekilde, üretime hazır ve sadece korona aşısı değil, başka virüslerin aşılarını da üretmek için her şeyi tamamlamışlar" diyor.
CHP Parti Meclisi üyesi Prof. Dr. Gaye Usluer ise yerli aşı konusuna temkinli yaklaşan isimlerden. Türkiye’nin kendi aşısını bulması ve üretebilmesini çok istediğini belirten Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Usluer, "Ancak müjde oluşturmak için çok erken" diyor.
Usluer, dünyada "aşı milliyetçiliği" diye tehlikeli bir kavramın dolaştığına işaret ederek, şunları söylüyor:
"Her şeyin olumlu gittiğini düşündüğümüz noktada aşı üretim tesisi gerekiyor. Ama Türkiye aşıda yüzde 100 dışarıya bağımlı durumda. Bu koşul altında henüz tam olarak olmayan bir aşıyı müjde ve umut gibi lanse etmek doğru değil."
Türkiye’de acil olarak grip aşısına ihtiyaç olduğunu belirten Usluer, bu aşıya ihtiyacı olan kişi sayısını risk grubundaki 25 milyon olarak veriyor. Usluer, "Aslında bugün Türkiye için asıl müjde; olmayandan bir umut yaratmaktansa, olması gerekeni yapmak. Bu da zatürre aşısının ucuz olması ve grip aşısına ulaşılabilmesidir" ifadelerini kullanıyor.
Prof. Dr. Ünal da aşı çalışmalarının hızlı ve birkaç koldan devam etmesi gerektiğini ancak bu yapılırken aşının güvenilir olmasına çok dikkat edilmesinin de şart olduğunu söylüyor.
Pek çok ülkedeki siyasetçilerin belki haklı olarak toplumlarına umut vermeye çalıştığını belirten Ünal, "Siyaset penceresinden baktığınız zaman doğru da yapıyorlar. Yani özellikle olayı bilenler için pesimizm almış başını gitmiş durumda. Bir yerlerden enerji almamız gerekiyor. Ama topluma destek vermekle aşı çalışmalarını olması gerekenden daha hızlandırılmış ve eksikler içinde çıkarmak ayrı bir olay."
Ceyhan: Toplumsal bağışıklık 1-2 yılda olabilir
Ülkelerin aşı yarışı tüm hızıyla sürerken, salgın hastalıklar konusunda uzman olan Ceyhan’a göre toplumsal bağışıklığın aşının yaygınlık kazanmasından önce sağlanması ihtimali de yüksek.
Hasta/vaka ayrımı yapılmadan önce Sağlık Bakanlığı verilerini 10 ile çarparak yaklaşık 11 yılda toplumsal bağışıklığın gelişeceğini hesapladıklarını anlatan Ceyhan, yeni hesaplamalarını ise şöyle aktarıyor:
"Gördüğümüz kadarıyla hasta sayısı açıklandığı için tam vaka sayısını bilemiyoruz ama bu vaka sayısı eğer konuşulduğu kadar yüksekse bunun iyi bir tarafı var. Dünya Sağlık Örgütü tespit edilenin 20 katı kadar insanın enfekte olduğunu düşünüyor. Böyle bir çarpanla yani 20 ile çarptığınız zaman toplumsal bağışıklığın 1-2 yıl içinde gelişmiş olabilmesi mümkün."
Ceyhan, bu öngörüsü için bazılarının "felaket tellallığı" yorumu yaptığını söylerken, "Ama aslında tam tersine son derece iyi bir haber. Çünkü bu zaten bahsettiğimiz ve ‘10 katı, 20 katı insan geçiriyor’ dediğimiz grup zaten belirtisiz ya da çok hafif geçiriyor. Bunun kötü bir tarafı yok" diyor.
Salgın hastalıklarda deneyimli uzman, bu nedenle Covid-19 pandemisinin sonlanması için en yakın ihtimalin aşı değil, toplumsal bağışıklık olabileceğini belirtiyor.
Bilim insanlarının ortak görüşü ise etkili bir aşı bulunup yaygınlaşana kadar virüsle yaşamayı öğrenmek ve kişisel tedbirleri elden bırakmamak.
Gülsen Solaker
© Deutsche Welle Türkçe