7 soruda Kanal İstanbul
10 Ocak 2020“400 bin ağaç yok olacak”, “Marmara Denizi ölecek”, “Gerçek maliyeti söylenin iki katı olacak”, “Deprem riskini artıracak…”
Bu sözlerin her biri farklı alanlarda uzman profesörlere ait. Üstelik bu olumsuzluklar, Kanal İstanbul projesinin hayata geçmesi halinde kentin karşı karşıya kalacağı durumlardan sadece birkaçı.
Proje için 1595 sayfalık çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) raporu hazırlandı. Ancak İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) ev sahipliğinde düzenlenen ‘Kanal İstanbul Çalıştayı’nda konuşan akademisyenler raporun bilimsellikten uzak olduğunu söylüyor.
Kanal İstanbul’la ilgili ortada çok yönlü tartışma devam ediyor. DW Türkçe, 40 bilim insanının yanı sıra CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in de katıldığı çalıştayı takip etti. En çok gündeme gelen yedi soruya yanıt aradı. İşte o sorular ve bilim insanlarının cevapları…
Proje, su kaynaklarına ve ormanlara nasıl yansıyacak?
Kanal İstanbul’un en çok tartışılan konularından biri su kaynaklarının yok olacağı ve Kuzey Ormanları'nın zarar göreceği ile ilgili. ÇED raporuna göre, Melen Barajı’ndan getirilecek su, Kanal İstanbul nedeniyle kaybedilecek su miktarının 34 katı olacak. Kesilecek ağaç sayısı da 201 bin.
Cerrahpaşa Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay, yaptığı sunumda, Melen Barajı tamamlansa bile suyunun yetmeyeceğini belirtti. Kanalın su alanlarını yok edeceğini belirten Tolunay, kesilecek ağaç sayısının da gerçeği yansıtmadığını şu şekilde açıkladı: “201 bin ağaç kesilecek deniyor ama en az 400 bin ağaç kesilecek. Çünkü sekiz santimden küçük fidanlar ağaç olarak sayılmamış. Üstelik orman demek sadece ağaç demek değildir. 450 hektar ormanlık alanı kaybedeceğiz. Raporda öğrencilerimin yapmayacağı hatalar var.”
Deprem riski artacak mı?
Kanal İstanbul’un tartışılan bir diğer başlığı ise beklenen İstanbul Depremi’ni tetikleyip tetiklemeyeceği... ÇED raporuna göre, Marmara Fayı, Kanal İstanbul güzergâhına uzak ve herhangi bir tehlike yok. Ancak İTÜ emekli öğretim üyesi Jeofizik Mühendisi Prof. Dr. Haluk Eyidoğan, kanalın deprem riskini artıracağını belirterek yeni bir tehlikeye de dikkat çekiyor:
“Küçükçekmece Gölü’nün 11-12 kilometre güneyinde, yapılaşmanın en yoğun olacağı yerde Orta Marmara Fayı var. Önümüzdeki 30 yıl içinde yedi ve daha büyük bir deprem üreteceği tahmin ediliyor. Bu fayın yanına nüfus yığıyorsunuz. Riski bir şekilde tetikliyorsunuz, artırıyorsunuz. Bunun dışında Küçükçekmece Gölü içinde 2014 ve 2016’da yapılan jeolojik çalışmalarda kuzey güney yönlü faylar bulundu. Bunlar diri faylar. Bu fayların deprem yaratma riski özellikle incelenmesi lazım. Kanal boyunca jeofizik kesitlerde bazı faylar çizilmiş. ‘Bu faylar diri midir?', ‘Ölü müdür?' bunun değerlendirmesi yapılmamış. ‘İleride harekete geçebilir mi?' Bu anlamda ÇED raporu yetersiz.”
Projenin maliyeti ne olacak?
ÇED raporuna göre kanalın maliyeti 75 milyar TL olacak. Kanalın etrafında da 500 bin nüfuslu yeni yerleşim yeri kurulacak. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Pelin Giritlioğlu, rakamların gerçekçi olmadığını şu sözlerle açıklıyor:
“Kanal İstanbul asrın ekokırım projesi. Bir kentin doğal yaşam kaynaklarını, orman alanlarını, su havzalarını, meralarını bitiren bir proje. Tamamen buraların vasfını bitirip yapılaşmaya yol açan bir emlak projesi. Hâlbuki projenin ortaya çıkış amacı Boğaz trafiği ve güvenliği ile ilgiliydi. Çok büyük bir inşaat rantı olduğunu görüyoruz. Ancak bunu da fal bakarak görüyoruz. Çünkü rapor bunları söylemiyor. Maliyeti 75 milyar lira deniliyor. Sadece 8 tane Boğaz Köprüsü’nden daha büyük köprü yapılacak. 3. köprü maliyeti 2,5 milyar dolardı. Köprünün maliyeti en az yaklaşık 130 milyar TL olacak. Neredeyse iki katı. Peki, bu parayı neden buraya harcıyoruz. Hâlâ beş sınıf bir arada okuyan okullar varken bu kaynağı neden buraya harcıyoruz?”
Yaban hayatı nasıl etkilenecek?
Yaban hayatı uzmanı ve WWF Türkiye Doğa Koruma Direktörü Dr. Sedat Kalem, olası riskleri madde madde DW Türkçe için anlattı:
"Halen tek başına Hollanda, İngiltere gibi ülkelerden daha zengin bir floraya sahip olan İstanbul’da ekolojik bakımdan sürdürülebilir ya da doğayla uyumlu yaşam hayal olacak. Botanik Değerler: Aralarında küresel ve ulusal ölçekte nadir ve tehlike altında olan türlerin de bulunduğu çok sayıda bitki türü/topluluğu İstanbul’da yok olma riskiyle karşı karşıya kalacak.
Yaban Hayatı: Kuşlar, memeliler ve diğer canlılar için önemli üreme, göç ve kışlama alanı olan Küçükçekmece, Sazlıdere ve Terkos gölleri ile etrafındaki doğal alanlarda habitatların zarar görmesi ile İstanbul’daki canlı popülasyonları önemli ölçüde azalacak.”
Kanal İstanbul'un açılması Boğaz trafiği için ne anlama gelecek?
İlk kez adını 2011’de duyduğumuz Kanal İstanbul projesinin ilk ortaya çıkış amacı Boğaz’ın trafik yükünü hafifletmek. Ancak özellikle ulaştırma konusunda uzmanlar bunun aksini söylüyor. Prof. Dr. Haluk Gerçek, İstanbul Boğazı’nda kazaların istatistiksel olarak azaldığını söyleyerek şunları anlattı:
"Kanalın yapılma nedeni olarak görülen İstanbul Boğazı’ndaki trafik sürekli azalma eğiliminde. Petrol rezervlerinin azalması, Rusya’nın petrol ihracatını Baltık Denizi’nde yapması, boru hatları ve gemi boyutlarının büyümesi İstanbul Boğazı’ndaki trafiği azalttı.” Yakın Doğu Üniversitesi’nden Prof. Dr. Derin Orhon da, ilk planlara göre kanal derinliğinin 25 metre olduğunu ancak sonradan bunun 21 metreye çekildiğini, bu derinliğin de yük ve petrol tankerlerinin geçişi için uygun olmadığını söyledi. Orhon, projeyi bir ‘yanlışlıklar komedisi’ olarak değerlendirdi.
Kanal İstanbul, Marmara Denizi'ndeki ekolojik dengelere nasıl yansıyacak?
Hacettepe Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü emekli öğretim üyesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cemal Saydam, yeni bir kanal açılması durumunda Karadeniz’in daha fazla Marmara'ya yük bindireceğini, bunun da Marmara Denizi’ni öldüreceğini şu sözlerle belirtiyor: “Marmara Denizi, Karadeniz ile Ege Denizi'nin hasta doğan bir çocuğu. İyileşmesi imkânsız. Boğaz yoluyla gelen Karadeniz suyunun jet akımıyla Marmara’ya karışmasıyla Marmara Denizi verimli bir deniz haline geliyor. Karadeniz doldurulacak deniyor. Bu jet akımı o dolguyu da Marmara’ya taşıyacak. Siz bu sisteme ikinci bir kanal yaparsanız sistem mahvolacak. Marmara, ‘Öldüm ölüyorum' diyor. Deniz bilimciye sorulmadığı için bir hilkat garibesi ile uğraşıyoruz.”
Tarihi eserler etkilenecek mi?
ÇED raporunda yer alan bilgilere göre Yarımburgaz Mağarası gibi tarihi mekânlar Kanal İstanbul projesinden çok ciddi şekilde etkilenmeyecek. Ancak ICOMOS (Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi) Türkiye Milli Komitesi Başkanı Prof. Dr. İclal Dinçer, aksini düşünüyor: "Küçükçekmece Gölü çevresinde 1970'li yıllarda 1., 2. ve 3. derece arkeolojik sit alanları mevcut. Bu alanların bir kısmı sular altında kalıyor. Bir kısmı ise hemen kıyısında kalıyor. ÇED raporunda bu alanlar için ‘taşınma’ gibi öneriler sunulmuş ya da ‘az etkilenecek’ gibi ifadeler kullanılmış. Dibinden hemen tankerlerin geçtiği bir yerin etkilenmemesi mümkün değil. ÇED raporunun bilimsel niteliğinin yeterli olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim.”
Serkan Ocak
©Deutsche Welle Türkçe