Alman basınından özetler
28 Ağustos 2014Recep Tayyip Erdoğan’ın, Türkiye Cumhuriyeti’nin 12. Cumhurbaşkanı olarak göreve başlaması ve tırmanan Ukrayna krizinde Putin’in rolü basında geniş yer buluyor.
Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı makamına seçilmesini değerlendiren Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi, Erdoğan’a bazı uyarılarda bulunuyor:
“Erdoğan, demokratik parlamenter sistemden, kendine daha çok güç sağlayacak başkanlık sistemine geçemediği sürece tehlike altında olacak. Bizzat Erdoğan tarafından AKP’nin başına getirilen yeni Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun partiyi bir bütün halinde tutup seçimler kazanabilmesi konusunda büyük kuşkular var. Aralarında çok popüler bir isim olan eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de bulunduğu Erdoğan tarafından dışlanan isimler yeni bir parti kurabilirler. İşte o zaman AKP’nin iktidarı kırılabilir, hem de artık hareketin öncüsü Erdoğan’dan yoksun kalmışken. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yetkisi dışında günlük siyasete burnunu sokması da gerilimler yaratmaya devam edecektir.”
Aynı konu Saarbrücker Zeitung gazetesinde de kapsamlı bir şekilde işleniyor. Yeni Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yeni Başbakan Davutoğlu’nun ‚Yeni Türkiye‘yi inşa etmek istediklerini belirten gazetenin yorumu şöyle devam ediyor;
“Bu yeni Türkiye’nin, Batı’nın kendisine söz söylemesine izin vermeyen, bölgesinde öncü rol üstlenecek bir kuvvet haline gelen, ekonomisi güçlü, modern Müslüman bir devlet olması hedefleniyor. Ancak Erdoğan Sistemi’nin önemli zayıf noktaları var. Örneğin kendine yönelik eleştiriye tamamen kapalı. Geçtiğimiz yıl yaşanan Gezi olaylarından bu yana hükümet her sorunu ve engeli sözde komplo teorilerine bağlıyor, hem de bazen Batılı müttefiklerini suçlayarak. Bu durumun Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığında da böyle kalacağı beklenebilir. Batı ile Türkiye arasındaki ilişkilerin daha uyumlu olmayacağı açık.“
Die Welt gazetesi ise Ukrayna krizini değerlendiren bir yoruma yer veriyor; “İstediğiniz gibi evirip çevirebilirsiniz. Sihirli jeopolitik söylemlerde bulunabilir ya da üstün retorik yeteneğiniz ile cümlelere takla attırarak Kiev yönetimi ile Batı‘nın Doğu Ukrayna’da yaşananlarda sorumlulukları bulunduğunu ifade edebilirsiniz. Ancak ne beyin jimnastiği ne de laf hokkabazlığı orada yaşananları gizleyemez. Dünya bir Rus işgali ile karşı karşıya. Şimdilik sessiz ve dolaylı yoldan oluyor bu. Adını ne koyarsanız koyun, Rusya’nın bir savaş yürüttüğü gerçeği değişmez. Putin, Kırım’ın ilhakının ardından ikinci kez sapına kadar Makyavelist bir politikacı olduğunu gösteriyor. Bir yandan askerlerini cepheye sürerken diğer yandan sahte endişe mimikleri ile konferans salonlarında barış üzerine nutuk çekiyor. Bu gerçeğin kurbanları ise Ukraynalılar ve Batı, olan biteni sadece seyrediyor.”
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna krizindeki rolü Frankfurter Rundschau gazetesi tarafından da analiz edliyor. İşte gazetenin yorumu:
“Putin henüz geçtiğimiz salı günü Ukraynalı mevkidaşı Petro Poroşenko’ya, Ukrayna krizini bitirmek için Rusya yanlısı ayrılıkçılarla görüşeceğini söylemişti. Sanki tüm yaşananlar, diğer komşu ülkeler tarafından olduğu gibi Rusya açısından da bir an önce bitmesinin beklendiği bir iç savaşmış ve kendinin bunda hiç payı yokmuş gibi… Rusya en başından beri ayrılıkçıları destekledi. Ancak tarafsız gözlemcilerin Ukrayna topraklarında giderek artan oranda Rus birlikleri gördüklerini bildirmesinden bu yana, artık Moskova’nın savaşa dâhil olmadığı yönündeki açıklamaları birer maskaralıktır. Aynı Kırım’ın ilhakında olduğu gibi, Rusya’nın uluslararası hukuka bağlı kaldığına dair beyanların maskesi düşmüştür. Bu duruma Batı bir reaksiyon göstermek zorundadır.”
© Deutsche Welle Türkçe
Derleyen: Erkan Türkel