2. Uyum Zirvesi öncesi tartışmalar
11 Temmuz 2007Alman hükümetinin göç ve uyumdan sorumlu Devlet Bakanı Maria Böhmer, bugün Berlin'de düzenlenen kabine toplantısından sonra yaptığı açıklamada, yarın düzenlenecek Uyum Zirvesi’nde Başbakan Angela Merkel tarafından tanıtılacak Ulusal Uyum Planı’nın 150 somut önlem içerdiğini bildirdi.
Ulusal Uyum Planı ile özellikle uyum kurslarının artırılmasının ve göçmen ailelerin çocuklarına daha iyi eğitim imkanları sağlanmasının öngörüldüğünü ifade eden Böhmer, "Hükümet böylece, ülkemizde yaşayan göçmen kökenli 15 milyon insanın uyumuna önemli ölçüde katkı sağlamaktadır" dedi.
Alman hükümet sözcüsü Ulrich Wilhelm de bugün Berlin'de düzenlediği basın toplantısında, kabine tarafından kabul edilen Ulusal Uyum Planı’nın 10 çalışma grubu tarafından bir yılda hazırlandığını ve temelde 750 milyon euroya mal olacağını, buna diğer bazı programların masraflarının da eklenebileceğini belirtti.
Göç Yasası’nı savundu
Çok sayıda Türk kuruluşunun, yenilenen Göç Yasası'nı ayrımcılık yaptığı gerekçesiyle eleştirilmesine ilişkin olarak Wilhelm, "Göç Yasası, ayrımcılığa değil, uyuma katkı sağlıyor" dedi. Almanya Türk Toplumu (TGD) Genel Başkanı Kenan Kolat'ın bu konudaki eleştirilerini reddeden Wilhelm, Göç Yasası'nın, ağırlıklı olarak Almanca öğrenilerek istihdam piyasasında fırsat eşitliği yaratılmasını teşvik ettiğini kaydetti.
Bazı Türk kuruluşlarının yarın düzenlenecek Uyum Zirvesine katılmayabileceklerini açıklamalarıyla ilgili olarak da Wilhelm, hükümetin göç ve uyumdan sorumlu Devlet Bakanı Maria Böhmer'in de daha önce belirttiği gibi bunun bir hata olacağını, kendileri tarafından kapının açık tutulacağını, ancak zirveye her halükarda çok sayıda göçmen kişi ve kuruluşun katılacağını söyledi.
Wilhelm, uyumun çift taraflı olduğuna dikkat çekerek, farklı görüşlerin zirvede dile getirilebileceğini ve yasada yapılması gereken değişiklikler konusunda da tartışabileceklerini belirtti.
Katılmama tepkisine eleştiri
Öte yandan Göç Yasası’nda yapılan değişikliklere Türk kuruluşlarının tepkileri sürüyor. Başta Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) olmak üzere bazı kuruluşlar yasaya tepkilerini ortaya koymak amacıyla Başbakan Merkel başkanlığında toplanacak 2. Uyum Zirvesi’ne katılmayacaklarını duyurdu.
Alman hükümetinin göç ve uyumdan sorumlu Devlet Bakanı Maria Böhmer, Türk derneklerinin zirveye katılmak için öne sürdükleri Göç Yasası’ndaki değişikliklerin geri alınması talebine karşı çıktı. “Bu yasa, cumhurbaşkanı Horst Köhler’in imzasıyla yürürlüğe girecektir” diyen Böhmer 2. Uyum Zirvesi’ne katılmayacaklarını duyuran Türk kuruluşlarını da eleştirdi.
“Boykot çağrıları Almanya’da yaşayan 2,5 milyon Türk kökenli göçmene hiçbir şey kazandırmayacak” uyarısında bulunan Böhmer “Konuşmanın yolu koşullar öne sürmekten geçmiyor. Biz güven olayını esas alıyoruz. Diğer göçmen örgütleri gibi uyum zirvesi ve Almanya başbakanı ile yapılacak görüşmelere Türk dernekleri de davetlidir. Türk derneklerinin büyük kısmı onay verdi. Zirveye davetli 14 Türk derneğinden 12’sinden zirveye katılacaklarına dair onay aldım” diye konuştu.
Fakat zirveyi boykot eden kuruluşların sayısı konusunda netlik yok. Almanya Türk Toplumu (ATT) Genel Başkanı Kenan Kolat’ın ofisinden ATT, DİTİB, Almanya Türk Veli Dernekleri Federasyonu ve Almanya'daki Türk Vatandaşları Konseyi adına gönderilen basın bildirisinde, bu dört örgüt ile birlekte bazı örgütlerin daha Uyum Zirvesi’ni boykot ettikleri bildirildi. Bazı Türk kuruluş ve dernekleri de benzer açıklamarda bulunurken, Türkiye Araştırmalar Merkezi (TAM) Vakfı Direktörü Prof. Dr. Faruk Şen de Uyum Zirvesi´ni boykot etme kararı alan Türk sivil toplum kuruluşlarının bu kararlarının arkasında durmaları gerektiğini söyleyerek, Almanya’da yaşayan Türk toplumunun göç yasasındaki değişikliklere karşı tepkisini yansıtacak bu karardan dönülmesinin sivil toplum kuruluşlarının tabanlarında çözülmelere yol açacağını savundu.
"Zirve'ye katılınması gerek"
Berlin Barosu avukatlarından Seyran Ateş, Türk derneklerinin boykot çağrılarını “çocukca” bulduğunu ve bu tavrın entegrasyon sürecini olumsuz etkilediğini söyledi: “Bu tür davranışları saçma buluyorum. Ortak çözümler üretmek amacıyla Uyum Zirvesi’nde bir araya geliyoruz. Hükümetin attığı bazı adımlar ya da bazı yasal düzenlemeler hoşumuza gitmeyebilir. Ancak bu tür rahatsızlıklarımızı Uyum Zirvesi’nde dile getirebilme imkanına kavuştuk. Bence bu tarihi bir olaydı. Toplantıya çağrılan kuruluşları katılmaya davet ediyorum. Katılmamaları durumunda diyaloğa hazır olmadıklarını da ortaya koyacaklar.”
İktidardaki Hıristiyan Demokrat Parti’ye bağlı kuruluşlardan Türk-Alman Forumu’nun başkanı Bülent Arslan ise Göç Yasası ile ilgili eleştirilere katıldığını, ancak bu gerekçeyle zirveyi boykot tavrının onaylanamayacağını kaydetti.
Arslan “Bence daha fazla o zirveyi bir platform olarak kullanıp eleştirdiğimiz konuları orada dile getirilseydi bence daha mantıklı olurdu. Onun için zirveye katılınması gerektiğini düşünüyorum. Fakat bu Göç Yasası’nda yapılan değişikliklerin mutlaka eleştirilmesi lazım. Ve bu şekildeki bir yasamanın önümüzdeki yıllarda bir daha gerçekleşmemesi için” dedi.
Konsey önerisi
Bülent Arslan, gelecekte Alman hükümetiyle Türk göçmen kuruluşları arasında yaşanacak benzer gelişmelere karşı bir Ulusal Entegrasyon Konseyi’nin oluşturulmasını önerdi: “Yani zaman zaman burada yaşayan göçmenlerle ilgili yasalar veya diğer politik konular tartışıldığında bu şekilde bir konseyde, başbakanın yönetimi altında hükümet ile bu kuruluşlar arasındaki iletişimi sağlamak için böyle bir konseyin yararlı olduğunu düşünüyoruz. Böyle bir konsey eğer gerçekleştirilirse zannediyorum bu ortak işbirliği, hükümet ve sivil toplum kuruluşları arasındaki işbirliği de daha iyi yürür.”
Yaşanan gerginlikte Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’nin Türkiye ile olan yakın bağının da etkili olduğu iddialarına katılmadığını kaydeden Türk-Alman Forumu Başkanı “Kanımca burada Ankara’nın çok büyük bir fonksiyonu olduğunu düşünüyorum. DİTİB’in Türkiye’ye Diyanet İşleri’ne bağlı bir teşkilat olduğu biliniyor. Şimdi Alman siyasetçilerinin veya devletin bunu eleştirmesi bana biraz garip geliyor çünkü yaklaşık 20,25 yıldır özellikle Almanya’daki camilerin, burada yaşayan Müslümanların dini yaşamında Alman hükümeti, Alman siyasetçileri desteklemedi, bu konuyla ilgilenmediler. Bu boşluğu bir nevi Türk devleti, Diyanet İşleri doldurdu” dedi.
Arslan sözlerini “Yine de uzun vadeli bir hedef olarak buradaki teşkilatların, özellikle dini teşkilatların Almanya ağırlıklı, yani merkezlerin Almanya’da bulunmasını destekliyorum. Yine de böyle bir şeyi gerçekleştirirken özellikle Türkiye ile ve Türk hükümetiyle bunu bir işbirliği içinde gerçekleştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Onun için bu tür eleştirilere katılmıyorum ve bir daha söylüyorum: Bu yaşadığımız tartışmada Ankara’nın büyük bir fonksiyonu olduğunu zannetmiyorum” diye tamamladı.
Sol Parti’den yeni yasaya tepki
Fakat muhalefetteki Sol Parti’den de Göç Yasası’nı eleştiren sesler yükseldi. Sol Parti’nin Federal Meclis Grup Başkan Vekili Petra Pau, yasanın ayrımcı ve uyum karşıtı olduğunu ileri sürdü.
Pau “Uyumu kolaylaştırıcı önlemleri ele almak üzere bir yıl boyunca göçmen derneklerinin temsilcileriyle görüşüldü. Ne bu görüşmelerde dile getirilenler ne de Feredal Meclis ve Federal Konsey’in konuyla ilgili uzmanlarının uyarıları dikkate alınmaksızın Göç Yasası bazı göçmen grupları ayrımcılığa tabi tutacak şekilde değiştiriliyor. Almanya’da yaşayan Türk göçmen eşini Almanya’ya getirtmek istediğinde önce eşinin Almanca öğrendiğini kanıtlaması gerekiyor. Buna karşılık eşinizi Filipinler ya da ABD’den getirtmek isteğinizde eşinizin Almanca testine tabi tutulması şart koşulmuyor. Bu açıkça ayrımcı ve uyum karşıtı bir tavırdır” dedi.
“Uyum gökten düşmez“
Buna karşılık Alman Hıristiyan Birlik partilerinin (CDU/CSU) Federal Meclis Grubu Başkanı Volker Kauder, ülkede yaşayan yabancıların çoğunun kendi aralarında kaldıklarını ve Almanya'daki günlük yaşama iştirak etmediklerini savundu. Kauder, Frankfurter Rundschau gazetesi için “Uyum gökten düşmez“ başlığıyla yazdığı bir yorumda, Almanya'da çok başarılı yabancıların olduğunu, ancak Alman toplumuyla mukayese edildiği zaman okuldan ayrılan, işsiz olan ve suç işleyen yabancıların oranının daha fazla olduğunu belirtti.
Türk derneklerinin, yabancılara ayrımcılık yapıldığı şeklindeki eleştirilerini de reddeden Kauder, “Bazı Türk derneği yöneticilerinin 'ayrımcılık' sözcüğünü çok rahat bir şekilde ağza almaları şaşırtıcı, çünkü bu örgütler geçen yıllarda, aile birleşimi kapsamında ülkeye gelen kadınların uyum sorunlarını çözmek için çok az şey yaptılar“ şeklinde ifade kullandı.
Uyumun zor bir süreç olduğunu, göçün Almanya'nın bir sorunu olduğunun yıllarca göz ardı edildiğini, bu nedenle hükümetin her türlü teşviki yapmaya hazır olduğunu belirten Kauder, yabancılardan da anayasal değerleri kabullenmelerini beklediklerini kaydetti.
OECD raporunda karanlık tablo
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) yaptırdığı bir araştırmada ise Almanya’da göçmenlerin istihdam piyasasında ayrımcılığa uğradığı belirtildi. OECD araştırma sonuçlarına göre Almanya, Amerika Birleşik Devletleri’nin ardından en fazla göç alan ikinci ülke.
OECD raporunda, Almanya’da yaşayan göçmenlerin, bir yüksek okul diplomasına sahip olsalar da Almanlara oranla üç ya da dört kat daha fazla iş başvurusu yapmak zorunda oldukları kaydedildi. Bu durumun yüksek eğitim görmüş göçmenlerdeki işsizlik oranını diğerlerine kıyasla neredeyse üç kat daha artırdığı bildirildi.