15.02.2008 - Alman basınından özetler
15 Şubat 2008Süddeutsche Zeitung, Başbakan Erdoğan’ın Köln’de yaptığı konuşmayla ilgili tartışmaları ele alıyor ve artık sorunlara odaklanılması gerektiğini belirtiyor: “Korku, hiçbirşeyin tam olarak anlaşılmadığı, ama çok şeyin tahmin edildiği durumlarda ortaya çıkar. Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan, Köln’deki etkinliği nedeniyle korkuya yol açtı. Nedeni, Alman toplumunun çoğunluğunun, konuğun Türkçe konuşması nedeniyle hiçbirşey anlamaması ve kendini etkinliğin dışında hissetmiş olmasıydı. Ama aradan geçen zamanda Erdoğan’ın sözleri hakkında o kadar çok konuşuldu ki, sözlerine, Erdoğan’ın aslında kastetmediği anlamlar yüklendi. Aslında Erdoğan ile ilgili tepkiler ve heyecanın artık yatışması ve Almanya’daki Türkler’in günlük yaşamı ile ilgili yeni alevlenen ilginin nasıl iyi yönde değerlendirilebileceği düşünülmeli. Genç göçmen nesilin acil sorunlarının nasıl çözülebileceğine odaklanmak gibi.”
Almanya, Deutsche Post skandalıyla çalkalanıyor. Alman Posta İdaresi Yönetim Kurulu Başkanı Klaus Zumwinkel, en az bir milyon euro vergi kaçırdığı iddiasıyla göz altına alındı. Berlin’de yayınlanan Tagesspiegel gazetesinin konuyla ilgili yorumu şöyle: “Şimdi ihtiyacımız olan şey, hem iş hem de özel hayatlarında dürüst ve hatasız davranan üst düzey yöneticilerdir. Zira bu, yüksek maaşlı yöneticilerden talep edilecek asgari koşullardır. Ancak şu an ortaya çıkan tablo bunun aksini yansıtıyor. Devlet başarısız banka yöneticilerinin zarara uğrattığı bankaları ayakta tutmak için uğraş veriyor. Elde edilen karlar şahsi kazançlara dönüşürken, yol açılan zararlar kamuya mal ediliyor. Bu durumdan sorumlu olan yöneticilereyse hakkettiği fatura kesilmiyor. Almanya’da bazı şeyler rayında gitmiyor. Bu konuda feodalizmin bir nevi modern versiyonu ortaya çıktı denebilir ve bu kamuya zarar veriyor. Köklü bir temizliğin zamanı geldi. Sistemin şeffaflaşması gerekiyor. Ama en çok daha fazla ahlak ve dürüstlüğe ihtiyaç var.”
Stuttgarter Zeitung gazetesi de Alman Posta İdaresi Yönetim Kurulu Başkanı Klaus Zumwinkel’e yönelik iddiaları şöyle değerlendiriyor: “Yönetim kurulu başkanlarının işi en çok dürüstlükleri konusunda şüpheler varsa zorlaşıyor. Büyük şirketlerin Almanya’sında görevli üst düzey yöneticilerin tek sorunu imaj kaybı değil. Önce Volkswagen’de ortay çıkan fuhuş skandalı, daha sonra Siemens’teki yolsuzluklar, şirketlerin hem imajlarına hem de milyarlara mal oldu. Şimdi de milyarder Klaus Zumwinkel’e yönelik iddialar var ortada. Zengin ve fakir arasındaki uçurumla ilgili tartışmaların yaşandığı günümüzde, bu olay iki tarafın birbirinden daha fazla uzaklaşmasına yol açıyor”.
Düsseldorf’da yayınlanan Westdeutsche Zeitung gazetesinin konuyla ilgili yorumuysa şöyle: “Üst düzey yöneticiler arasında ahlak anlayışı bozulmaya yüz tutmuş durumda. Şirketler küresel alanda verdikleri hayatta kalma mücadelesi ve üst düzey yönetici maaşlarının baş döndürücü yüksek seyri, yönetim kadrolarındaki ahlak çıtasının düşüşünü hızlandırıyor. Bu karar vericilerin yol açtığı zararlarsa neredeyse ölçülemeyecek boyutta. Neden oldukları güven kaybı, ekonomiye darbe vuruyor. İstihdam kaygıları, maaşlar ve gelir dağılımı tartışmalarının yaşandığı bu dönemde, bu tür olaylar toplumda bölünmelere yol açıyor. Zumwinkel gibi yöneticiler, sistemi değiştirmeye çalışan kişilerin değirmenini döndürürken, siyasi partilerin de popülist bir politika izlemelerine yol açıyor. “
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in görevde yaptığı son basın toplantısı da Alman basınında geniş yankı buldu. Frankfurter Allgemeine gazetesinin yorumu şöyle: “Kosova, Amerikan füze savunma sistemi, Ukrayna, demokrasi… Kremlin ve Batılı ülkeler arasındaki tartışma konularının listesi çok uzun olmasa da tahrip gücü oldukça yüksek. Tartışmalı konular görmezden gelinebilecek ya da hemen çözülebilecek gibi değil. Bu sorunlar, Rusya ile artan ekonomik bağlara dayalı ilişkiyi açık meydan okumalara kadar götürüp, dondurabiliyor. Putin’in son basın toplantısında, Amerikan savunma sistemine ev sahipliği yapacak ülkeleri yeniden tehdit etmesi, kaçınılmaz bir durum. Hamilik zihniyetinin hakim olduğu dönemlerin geride kalmış olması gerek. Putin yine de Batı ile çatışmak istemiyor. En azından istemediğini, hedefinin Rusya’yı ekonomik olarak güçlendirmek olduğunu söylüyor. İyi de olur.“
Neubrandenburg’da yayımlanan Nordkurier gazetesinin yorumu ise şöyle: “Bir zamanların süpergücünün çöküşünü sembolize eden nükleer denizaltı Kursk’un battığı 2000 yılı ile nükleer başlıklarla donatılmış Tupolew bombardıman uçaklarının devriye uçuşlarının yeniden başlatıldığı günümüz arasında uzunca bir yol geçti. Bu, bugün özgüvenle parıldayan Putin sayesinde mümknü oldu. Rus lider ülke içinde Yeltsin dönemindeki kaosa son verdi, ama büyük demokrasi eksiklerini de seve seve göze aldı.”