"10 Ekim sabahları acımızı yaşayamaz hale geldik"
11 Ekim 2021Ankara Tren Garı önünde altı yıl önce meydana gelen terör saldırısında avukat eşi Uygar Coşgun'u yitiren, 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği Genel Başkanı Mehtap Sakinci Coşgun, katliamın yıldönümünde polisin anmaya gelenlere yönelik müdahalesine tepki gösterdi. Coşgun, "altı yılda hiçbir şey değişmedi" diyor.
10 Ekim 2015 tarihinde IŞİD üyesi iki canlı bombanın Ankara Tren Garı Meydanı'nda Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi için toplanan kalabalığa yönelik gerçekleştirdiği intihar saldırısında 103 kişi hayatını kaybetmiş, 500'ün üzerinde kişi de yaralanmıştı. Saldırı öncesi 62 farklı istihbarat bilgisi olmasına karşın, mitingin yapılacağı meydan çevresinde ve kent girişlerinde yeterli güvenlik önlemi alınmaması nedeniyle emniyet eleştiri oklarının hedefi olmuştu.
Katliamın 6'ıncı yıldönümü nedeniyle Pazar günü düzenlenmek istenen anma etkinliğine de polis izin vermedi. Alana sınırlı sayıda kişinin girişine izin verilirken, dışarıda kalan gruba ise polis müdahale etti. Anmayı takip etmek isteyen bazı gazetecilerin de alana girişine izin verilmedi, ANKA Muhabiri Tamer Arda Erşin, bir polis tarafından "Seni dört parçaya bölerim" şeklinde tehdit edildiğini söyledi.
"Acımızı daha da derinleştirdi"
DW Türkçe'ye her yıldönümünde benzer muameleyle karşılaştıklarını söyleyen Avukat Coşgun, "Açıkçası ailelere ve anmalara yönelik bu öfkenin ve nefretin kaynağını anlayabilmiş değiliz" dedi.
Anma toplantısından önce her ayrıntısını paylaştıkları Ankara Valiliği'ne bildirimde dahi bulunduklarını söyleyen Coşgun, "Yasal prosedür anlamında hiçbir sıkıntısı olmayan ve zaten bilinen bir katliam anmasının polis müdahalesiyle, biber gazlarıyla, yine polis şiddetiyle karşılaşmış olması bizim aileler olarak acımızı bir kez daha derinleştiriyor, bir kez daha arttırıyor. Dün çok zor bir gün geçirdik" diye konuştu.
Polis kafasına göre liste hazırladı
Anma için gittikleri alanda polisin ellerindeki listelerle karşılaştıklarını ve engellenmek istendiklerini dile getiren Coşgun, "Polise, bu listeyi nasıl hazırladıklarını sorduk. 'Ölenlerin soy ağaçlarına bakarak hazırladık' dediler. Bu fişlemedir aynı zamanda. Ki o listeler de eski ve eksik. Soy ağacında eşler ve kardeşler olmaz. Bu yanlış bir uygulama. Üstelik, valiliğin izin yazısında böyle bir liste şartı da yoktu. Emniyet kafasına göre liste çıkarmış" dedi.
Valilikle yaptıkları görüşmelerin sonuç vermediğini ve emniyetin engellemesiyle karşılaştıklarını anlatan Avukat Mehtap Sakinci Coşgun, "Biz anmalarda yine polisle karşı karşıya bırakılıyoruz. Polisin keyfi tutumu, polisin bize karşı şahsi öfkesi, nefreti var. Biz 10 Ekim sabahlarında polisin gözündeki nefreti görmekten artık gerçekten acımızı yaşayamaz hale geldik" ifadelerini kullandı.
Anma sırasında polisten biber gazı yediklerini, hakarete uğradıklarını, fiziki müdahaleye uğradıklarını kaydeden Coşgun, yaşadıklarını şöyle özetledi:
"Şunu anlayamıyoruz. O gün de insanların üzerine gaz sıkılmıştı, yaralıların üzerine gaz sıkılmıştı, altı yıldır hiçbir şeyin değişmediği gerçeğiyle dün bir kez daha karşı karşıya kaldık. Hâlâ kamusal sorumluluğun işletilmediği bir noktada duruyoruz. Hâlâ cezasızlıkla karşı karşıyayız. Üstüne üstlük aileler anlamalarda yediği dayakla, işittiği küfürle biber gazının doğrudan temas etmesinden dolayı gün boyunca yaşadığı acıyla kalıyor. Yani dün ağlayamadım gözüme biber gazı sıkıldığı için. Bir ailenin 10 Ekim anmasında ağlayamaması, göz yaşını içine akıtması gibi bir şey var bu ülkede."
Tehdit edilen gazeteciden çağrı
Bu arada anmayı takip etmek isterken engellenen ve bir polis tarafından "Seni dört parçaya bölerim" diye tehdit edilen ANKA Muhabiri Tamer Arda Erşin, polise eğitim verilmesi gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:
"Ankara'daki bu durum sürekli bir hal aldı. Ve haber takip edemez hale geldik. Ankara Valiliğine, İçişleri Bakanlığı ve Sayın Süleyman Soylu’ya çağrım şudur: Gazeteciler polisle oraya didişmeye gitmiyor. Biz üçüncü bir göz olarak haber takip ediyoruz. Olaya müdahale etmiyoruz, biz orada gözlemciyiz. Tüm gerçekliğiyle topluma anlatmaya çalışıyoruz. Lütfen artık şu tutumdan vazgeçsinler."
Çağlayan Bozacı'ya tutuklama istendi
Öte yandan katliamda yaşamını yitiren Osman Turan Bozacı'nın oğlu Çağlayan Bozacı, Ordu'da babasının mezarı başına yaptığı konuşma nedeniyle "cumhurbaşkanına hakaret" iddiasıyla gözaltına alınmıştı. Adliyeye çıkarılan Bozacı, bugün tutuklanma talebiyle mahkeme sevk edildi. Çağlayan Bozacı adlî kontrol kararıyla serbest bırakıldı.
Alican Uludağ
© Deutsche Welle Türkçe