Şehir hastanelerinin mali yükü soru işareti yaratıyor
4 Mart 2019Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "büyük hayali" olduğunu söylediği şehir hastanelerinin en büyüğü Bilkent Şehir Hastanesi önümüzdeki günlerde resmen açılmaya hazırlanırken, bu "hayalin" gerek kamuya getireceği yük gerekse sağlık hizmetlerinin verimliliği açısından çeşitli olumsuzluk ve riskler barındırdığına dikkat çekiliyor.
Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında özelleştirmenin yeni bir türü olarak da kabul edilen Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) modeli altında Türkiye'de toplam 31 şehir hastanesi projesi yer alıyor. Şubat ortasında kısmen faaliyete geçen Bilkent Hastanesi'nin 14 Mart’ta resmen açılmasıyla bu projelerden şimdiye kadar 9’u tamamlanmış olacak.
KÖİ projelerinde devlet hazine arazisini 25-35 yıl arası süreler için şirketlere ücretsiz tahsis ediyor. Hastaneleri inşa eden şirketlere bu süre boyunca devlet hem bina kirası hem de sağladıkları "kamu hizmetleri” karşılığında bir bedel ödüyor. Şirketler hastanenin etrafındaki AVM ve otel gibi ticari alanları da işleterek gelir sağlıyor.
Şehir hastanelerine yapılan eleştirilerin başında kamunun uzun yıllar boyunca zarara uğratılacak olması geliyor. Süreci uzun yıllardır takip eden meslek kuruluşu Türk Tabipler Birliği (TTB) Genel Sekreteri Bülent Nazım Yılmaz, DW Türkçe’ye "Biz yeni hastanelere ya da hastanelerin yenilenmesine karşı değiliz ama bu sürecin bir planlamayla, modern tıbbın gereklerine göre, bileşenlerin katkılarıyla ve kamu kaynakları israf edilmeden gerçekleştirilmesi gerekir. Ancak şehir hastaneleri ile maalesef bunu göremiyoruz" değerlendirmesinde bulunuyor.
Toker: Bilgi istediğinizde 'ticari sır' yanıtı veriliyor
Konu üstünde uzun yıllardır çalışan gazeteci Çiğdem Toker kamunun zarara uğrayacağını "Şehir hastaneleri, kamu kaynaklarına uzun vadeli hasar veren bir proje. Devlet şirketlere kiracı ve 25 yıllık sözleşme imzalıyor. Ancak bu sözleşmeler ticari sır gerekçesiyle açıklanmıyor. Buna Kamu Özel İşbirliği dense de "kamu" kısmı lafta kalmış durumda. Siz kamu olarak bilgi istediğinizde "ticari sır" denilerek cevap verilmiyorsa hani kamu yararı?" sözleriyle anlatıyor.
TTB’li Yılmaz da benzer bir görüşte ve şirketlere uzun yıllar aktarılacak olan parayla daha uygun şartlarda ve şehir merkezlerinde hastaneler yapılabileceğini ifade ederek, şehir hastanelerinde kamuda yapılan ihalelerin yaklaşık altı katına varan bir maliyete ulaşıldığını belirtiyor ve ekliyor: "Yani kamuda eğer 1 liraya mal oluyorsa KÖİ modelinde 6 liraya mal oluyor. Şirketler bu hastaneleri uluslararası finans kuruluşlarından kredi alarak gerçekleştiriyor ve maliyetlerini de yaklaşık 5-6 yıl içinde çıkartıyor. Geri kalan 20 yıl tamamen şirket için kar etme dönemi."
TTB avukatlarından Özgür Erbaş ise şirketlerin bu hastanelerle en kârlı alanları nasıl işleteceğini "Görüntü ve laboratuvar hizmetleri bir hastanenin en çok gelir elde ettiği iki kalemdir. Ama bu iki hizmet şirketlere verilmiş. Yani bir hastanenin en büyük gelir kalemlerini devlet şirketlere devretmiş durumda" sözleriyle açıklıyor.
İYİ Partili Yılmaz: Harcamalara dair bilgi alamadık
Şirketlerle imzalanan sözleşmelerin gizliliğini ve yapılan hesapların doğruluğunu sorgulayan isimlerden birisi de Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası eski Başkanı, İyi Parti Milletvekili Durmuş Yılmaz.
Yılmaz DW Türkçe'ye 2019 yılı bütçesi görüşüldüğünde Sağlık Bakanı'na söz konusu hastaneler için yapılan ve yapılacak olan harcamaları bütçede hangi kısımda görebileceklerini sorduğunu ancak kendisine rakamların verilmediğini belirtiyor.
Yılmaz, "Şu anda ortada dolaşan miktarlar ancak konuyla ilgili ihtisas sahibi olanların el yordamı ile çıkarttıkları. Dolayısıyla şu anda biz gerçek resmi bilemiyoruz” diyor. İYİ Partili Yılmaz, KOİ modelinde "bu hızda gidilmeye devam edilmesi durumunda devletin maliye politikasında hareket alanının çok fazla kalmayacağı uyarısını yapıyor.
Başkent Üniversitesi’nden ekonomist Prof. Dr. Uğur Emek’in hesaplamalarına göre çalışmaları devam eden 10 şehir hastanesi de faaliyete geçtiğinde, bütün hastaneler için ödenecek toplam bedel Sağlık Bakanlığı bütçesinin yüzde 64’ünü oluşturacak.
Şehir hastanelerinin devlete maliyetinin ne olacağı ve işleyişi ile ilgili DW Türkçe olarak Sağlık Bakanlığı'na ilettiğimiz sorulara yanıt alamadık.
"Yapılan hastane otelciliği"
Bilkent Şehir Hastanesi 3 bin 623 yatak kapasitesi ile Avrupa’nın en büyük hastanesi olacak. Peki bu kadar büyüklük beraberinde hizmet kalitesini de getirecek mi? Uzmanlar buna da şüpheyle yaklaşıyor.
TTB Genel Sekreteri Yılmaz, hükümetin şehir hastaneleriyle yatak sayısını artırdığını söylediğini ancak gerçekte bunun böyle olmadığını belirtiyor.
Yılmaz, "Aslında yaptıkları hastane otelciliği denilen şey. Odalar ve mekanlar büyük ama kapatılacak hastanelerin toplam yatak sayısı ile yeni hastanenin yatak sayısı hemen hemen eşit, hatta bazı durumlarda azalmış durumda. Sağlık hizmeti olarak da çok ilerleyen bir durum yok aslında" diyor. TTB’ye göre uluslararası standarttaki araştırmalar bir hastanenin en verimli 300 ile 600 yatak arasında çalışabildiğini gösteriyor.
Uzmanların bu hastanelerle ilgili dikkat çektiği bir başka nokta ise inşa eden ve işleten şirket ile Sağlık Bakanlığı'nın atadığı hastane yönetimi arasında yaşanacak olan çift başlılık.
Yılmaz, bu hastanelerin çift başlılık nedeniyle iyi yönetilemeyeceğini savunarak, şirket personelinin sağlık alanından gelmediğini, "uygun ve yetkin" kişilerin çalıştırılmadığını belirtiyor.
Eskişehir’de ekim ayında açılan şehir hastanesiyle ilgili konuştuğumuz CHP Milletvekili Utku Çakırözer de hastane yönetiminin yanı sıra personelde de ikilik ve belirsizlik ortamı oluştuğunu söyleyerek, ulaşım güçlüğünün de bir başka sıkıntı olduğunu söylüyor.
Ulaşım zorlukları
Şehir hastaneleri çok büyük araziler gerektirdiğinden merkezde değil şehrin daha uzak bölgelerinde inşa ediliyor ve bu da hastalar ve personel için ulaşım zorluğunu beraberinde getiriyor.
DW Türkçe olarak şubat ayı sonlarında ziyaret ettiğimiz Bilkent şehir hastanesinde tüm birimler henüz faaliyete geçmemişti. Açılan bölümlerde konuştuğumuz hasta ve yakınları şu anda çok yoğunluk olmadığı için randevu alma ve işlemlerde çok sıra beklemediklerini belirtirken, özel aracı olmayanlar için hastanenin uzaklığının ve birimler arası mesafelerin sorun oluşturduğunu ifade ettiler.
İsmini vermek istemeyen 75 yaşındaki erkek bir hasta, kaldığı bakımevinden grup olarak tetkikler için geldiklerini, muayenesini çabuk hallettiğini ancak gruptakilerin hepsinin farklı birimlere gitmesi ve mesafelerin fazla olması nedeniyle yeniden toplanmakta zorluk çektiklerini söyleyerek, kendisinin Kalp Damar'dan Genel Hastane'ye yaklaşık 15 dakika yürümek zorunda kaldığını aktardı.
İşlerini hallettikten sonra dönüş için otobüs bekleyen bir başka hasta ise ulaşımın zorluğundan yakınarak, "Buradan önce ring otobüsle metroya, oradan da bir başka otobüsle eve gideceğim. Yani üç araç değiştirmem gerekiyor. Doktorum burada olduğu için bu kez gelmek zorunda kaldım ama bir dahaki sefere evime daha yakın bir başka hastanede işlerimi halletmeyi deneyeceğim" diye konuştu.
TTB Başkanı Sinan Adıyaman, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'ya geçen haftalarda gönderdiği mektupta şehir hastaneleri ile ilgili sorunları aktararak, yatak başına kapalı alanın çok fazla olması nedeniyle doktorların nöbetlerinde 20 bin adım atmak zorunda kaldıkları belirtti.
Gülsen Solaker
©Deutsche Welle Türkçe